Kolej basketbolunun en büyüğünü belirleyen NCAA Turnuvası, ya da daha sık kullanılan ismiyle March Madness’ın 2015 versiyonu 17 Mart’ta başlıyor. Geçen sezon Kevin Ollie yönetimindeki Connecticut Huskies’in finalde John Calipari yönetimindeki Kentucky Wildcats’i yenerek şampiyon olarak bitirdiği turnuva bu sene de her yıl olduğu gibi büyük bir heyecana sahne olmaya aday. Amatör sporcular olmanın getirdiği farklı ruh hali, üniversiteleri temsil etmenin getirdiği coşku ve kolej basketbolunun tarihinin getirdiği sorumluluk birleşip her Mart ayında bizlere güzel basketbol izleyebileceğimiz bir ortam sunuyor. Sürprizleri, yakın maçları eksik olmayan ve hakkında tahmin yürütmenin epey zor olduğu bir turnuva olsa da bu sene de turnuvaya favori gelen birkaç takım var. Önce NCAA tarafından turnuva şemasının dört bölgesine 1 numaralı seribaşı olarak yerleştiren takımlara, ardından şampiyonluk favorileri arasında sayılan diğer takımlara, en son da muhtemel sürpriz atlara bakalım.
Bir Numaralı Seribaşları: Kentucky, Duke, Wisconsin, Villanova
John Calipari’nin ülkenin genç yeteneklerini kapma konusundaki uzmanlığı sayesinde takımın başına geçtiği 2009 yılından beri hemen her sene iddialı hale getirdiği Kentucky Wildcats geçen sezon büyük potansiyelli kadrosuyla normal sezonda hayal kırıklığı yaratıp, March Madness’ta ise performans artışı yaşayarak final maçına kadar yükselmişti. Geçen sezonki kadrodan Julius Randle ve James Young dışında önemli bir kayıp yaşamayan takım, bu sezona ise beklentilerin yüksek olduğu dört yeni freshman ile başladı. Kolej basketbolunda takım kimyasının ne kadar önemli olduğu bu organizasyonu takip eden herkesçe biliniyor, Wildcats de bu sezon aranan kimyayı yakalamayı başardı. 2011-2012 sezonunu domine eden ve şampiyon olan Anthony Davis’li, Michael Kidd-Gilchrist’li kadrodan sonra takım ilk kez bu kadar ne yaptığını bilen bir formatta oynuyor. Dengeli ve paylaşımcı hücumlarında en çok sayı üreten oyuncu yalnızca 11.3 ortalamaya sahip, tam altı oyuncuları 8.0’in üstünde sayı ortalamasıyla oynuyor. Buradan kuvvetli yönlerinin takım oyunu olduğunu çıkartmak zor değil. Kolej basketbolunda size her zaman çok büyük bir avantaj ve Wildcats uzun süredir kolej basketbolunda gördüğümüz en büyük size avantajına sahip takım. Takımın ilk beşinin 3-4-5 numaralarını oluşturan Willie Cauley-Stein 2.13, Karl-Anthony Towns 2.11, Trey Lyles 2.08 boyunda. Benchlerinden de 2.13’lük Dakari Johnson geliyor. Kolej basketbolunda birçok takımın 4 numara, hatta 3 numara boyundaki oyuncuları 5 numarada kullandığını düşünürsek Wildcats’in pota altında ne kadar ezici bir takım olduğunu görebiliriz. Takımda ilk beş çıkmayan Dakari Johnson, Marcus Lee ve Devin Booker birçok iddialı kolej takımının yıldız oyuncusu olabilecek kapasitede isimler. Wildcats hem doğru oyun sistemi, hem fiziksel ve atletik avantajlar, hem de kadro derinliğini içeriğinde barındıran bir takım olarak turnuva öncesi normal sezon ve konferans finallerinde oynadığı bütün maçları kazandı ve 34-0’la namağlup şekilde şampiyonluk mücadelesine girecek. Böylesine dominant görünen bir takımın şampiyonluğun en büyük favorisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Mike Krzyzewski, ya da takma adıyla Coach K’in başında 35. yılını geçirdiği Duke Blue Devils, freshman ağırlıklı ilk beşiyle bu sezonun en ilgi çekici takımlarından biri oldu. Ülkenin tartışmasız en dominant freshmani pivot Jahlil Okafor birkaç yıldır kolej basketbolu oynuyormuşcasına zorlanmaktan uzak geçirdiği yılda takımını ülke şampiyonluğuna taşımak isteyecektir hiç kuşkusuz. Okafor gibi güvenilir bir silah, işlerin sıkıştığı anlarda Blue Devils’ın kilit açma konusunda kendilerine daha fazla güvenmelerine sebep olacaktır. Okafor’un yanında işin iki tarafında da etkin bir yıl geçiren Justise Winslow ve yılların oyuncusu gibi görünecek derecede sakin ve kontrollü oyunuyla Tyus Jones takımın öne çıkan freshmanleri. Takımın ilk beşindeki tek senior, yani dördüncü yıl oyuncusu, olan Quinn Cook da Okafor’dan sonra takımın en önemli skor gücü olmayı başarıyor. Duke yetenekli ve ne yaptığını bilen oyuncularıyla kolej basketbolunun hem en dominant hem de en verimli hücumlarından birine sahip. Onların şampiyonluk ümitlerinde soru işareti olan şey ise oyunun diğer tarafı. Okafor hücumdaki yeteneklerini savunmada aratıyor. Pota altı partneri Amile Jefferson da savunmasıyla öne çıkan bir isim olmadığı için Blue Devils’ın güçlü bir pota altı hücumuna sahip takımlara karşı bocalaması çok muhtemel. Takımın ilk beşinde gerçek bir savunmacı olarak nitelendirilebilecek tek isim forvet Justise Winslow. Duke’un hücumu normal sezonda takımlara ağır gelmiş olabilir ama savunma zaafları turnuvada başlarına bela olmaya aday. İki guardları da hücum ritmini bulamadığında ne kadar çaresiz kalabildiklerini ACC Konferans Yarı Finali’nde Notre Dame’e yenilmeleri ile gördük.
Hem hücumda hem savunmada kalitesiyle öne çıkıp ülkenin elit takımları içerisinde en dengelisi gibi görünen Wisconsin Badgers, birçoklarının gözünde Wildcats’le birlikte şampiyonluğun en büyük favorisi. Ben de bu görüşe sahip olan kişilerden bir tanesiyim. Badgers diyince bu sezon ilk akla gelmesi gereken isim hiç kuşkusuz Frank Kaminsky. Amerikalı uzunlardan çok Avrupalı uzunları hatırlatan Kaminsky’nin işin hücum tarafındaki fundamental bilgisi NBA’deki birçok uzunun imrenerek bakabileceği cinsten. Wisconsin’de adından söz ettiremediği iki yıldan sonra geçen sezon junior yılında önemli bir sıçrama yaptı, o sıçramayı senior yılında ise daha da yükseğe taşıdı. Onun güvenilirliği ve istikrarı Badgers’ı iddialı yapan faktörlerin başında geliyor. Ama tek faktör elbette ki bu değil. Takım başında 14. yılını geçiren Bo Ryan’ın en sevdiği öğrencilerinin en çok öne çıkan özelliklerinden biri sahip oldukları takım oyunu anlayışı ve mücadeleci ruh. Bu iki özelliği en çok sahaya yansıtanlardan biri forvet Sam Dekker. Junior yılını oynayan Decker sahada birçok şeyi belli bir dozda yapabilen yapısıyla takımda her şeyi birbirine bağlıyor. Akıllı oyuna ve az hata yapmaya dayalı Badgers basketbolu belki takım oyununu asist miktarlarına yansıtamıyor ama “asist” ifadesindeki yardım anlamı takımın hücumunda fazlasıyla yüksek dozda. Sezonu 31-3 kapatıp Big Ten Konferansı’nı da Ohio State, Michigan, Michigan State gibi gelenekleri kuvvetli takımların önünde kazandılar.
Jay Wright yönetimindeki Villanova Wildcats geçen sene March Madness’a Sweet Sixteen’i dahi göremeden veda etmişti. Bu sene takımda çok da önemli bir kadro değişikliği olmamasına rağmen Wildcats önemli bir ritim yakaladı ve ülkenin en güçlü takımlarından biri olduklarını sürekli olarak gözler önüne serdi. Oynadıkları bütün zorlu maçları çok iyi performanslarla kazandılar ve Big East’in de şampiyonu olmayı başardılar. Jay Wright’ın takımın başına geçmesinden beri guard ağırlıklı oyunuyla tanınan bir takımlar ve bu sezon da farklı bir şey yok. Takımın en skorer üç oyuncusu da guard. Takımın liderinin senior guard Darrun Hilliard II olduğu söylenebilir ama takımın hücumdaki paylaşımcılığı onları başarılı kılan asıl etmen. Ülkenin en çok asist yapan takımlarından biriler ve bu içi boş bir istatistik değil. Paslaşmaya dayalı hücumları hem yüksek sayı ortalaması hem de yüksek verimlilik olarak kendilerine geri dönüyor. Wildcats’in turnuvaya girerken en büyük handikapı olarak oyun stillerinin sert turnuva atmosferine uygunluğu konusundaki soru işareti. Savunma açısından elit olmaktan uzak bir takımlar ve guardları şut ritimlerini bulamadığında maçtan erken kopma ihtimalleri var. Sezon boyunca 65 sayının altında kaldıkları sadece dört maç oldu ve aldıkları mağlubiyetlerin ikisi bu dört maça dahil. Turnuvada baskılı savunma yapıp dış şutları iyi savunan bir takıma karşı bocalama ihtimalleri var. Yine de top paylaşımlarının efektifliğinin onları turnuvanın favorilerinden yaptığını söylemek yanlış olmaz.
Diğer Favoriler: Virginia, Arizona, Gonzaga
Geçen sezon Sweet Sixteen’e ulaşıp yakın bir maç sonucu elenerek tarihindeki en önemli başarılardan birini elde eden Virginia Cavaliers bu sene başarıyı daha da ileri taşımanın planlarını yapıyordu. Sezon boyunca gösterdiklerinden sonra planı gayet iyi uyguladıklarını söyleyebiliriz. Geçen seneki kadrodan Joe Harris, Akil Mitchell gibi önemli isimleri kaybetseler de onların boşluğunu doldurmayı bildiler ve Tony Bennett yönetimindeki akılcı basketbollarıyla iyi sonuçlar aldılar. Ülkenin en baskılı savunmalarından birini yapıyorlar ve galibiyetleri genel olarak rakipleri oyun stillerinden uzaklaştırma üzerinden geliyor. Bu sezon tam üç maçta rakiplerini 30 sayının altında tutmayı başardılar. 50’nin altında kalmaları kolej basketbolunda sık sık görüyoruz. 40’ın altında kalmaları zaman zaman görüyoruz. Ama 30’un altında kalmak ciddi anlamda nadir gerçekleşen bir durum. Cavaliers savunmasına March Madness’ta da güvenebilir, bunun için hiçbir sakınca yok. Ama turnuvaya tamamen şüphelerden uzaklaşmış şekilde girdiklerini söylemek biraz iyimser olur. Takımın bu sezonki en iyi oyuncusu denebilecek junior guard Justin Anderson normal sezonun sonu yaklaşırken şut attığı sol elinden sakatlandı ve iyileştikten sonra ACC Konferans Finalleri’nde oynadığı iki maçı da 0 sayı ile tamamladı. Onun ritmini geri kazanması Cavaliers’ın Final Four umutları için çok kritik önem taşıyor keza ACC Yarı Finali’nde North Carolina’ya kaybetmelerinde en büyük faktör Anderson’ın etkisizliğiydi.
Sean Miller, Arizona Wildcats‘in başında geçirdiği beş sezonda takımını iki kez Elite Eight’e, bir kez de Sweet Sixteen’e taşıdı. Altıncı sezonunda Miller’ın takımı tekrar önemli yerlere gelme şansına sahip; hatta geldikleri önemli yer bu kez Final Four dahi olabilir. Yetenekli oyuncu kadrosuyla Wildcats ülkenin en verimli hücumlarından birine sahip. Hem düşük skorlu maçlarda hem de yüksek skorlu maçlarda kazanan taraf olabiliyorlar ve bu da March Madness’ın gerektirdiği oyun esnekliğine sahip olduklarını gösteriyor. Takımın ilk beşindeki oyuncuların dördü bir dönem gözlemci siteleri tarafından 5 yıldıza layık görülmüş isimler, yani kendi sınıflarının en elit oyuncuları arasında sayılmış oyuncular. Bu yüzden takımın potansiyeli hakkında şüpheye düşülecek bir şey yok. Freshman forvet Stanley Johnson bu sezon takımın en etkili oyuncusuydu ve özellikle savunmadaki etkisi takdire şayan. Kaleb Tarczewski & Brandon Ashley ikilisi takıma hareketli ve yetenekli bir pota altı getirirken; geçen sezon ülkenin en iyi altıncı adamlarından olan Rondae Hollis-Jefferson ilk beşe yükseldiği sophomore yılında verimliliğini daha da arttırmayı başardı. Wildcats’in oyun tarzını eğip bükmesine izin veren bir oyuncu kadrosuna sahip oluşu koç Sean Miller’a March Madness öncesi epey özgüven kazandırıyor olmalı.
Kolay bir konferansta oynamalarının galibiyet-mağlubiyet durumlarına yanıltıcı bir etki yaptığı yıllardır savunulan Gonzaga Bulldogs, üçer sayı farkla kaybettiği iki maç hariç tulum çıkarttı. Yani Kentucky ile beraber ülkenin sezonu namağlup bitiren diğer takımı olma ihtimalleri epey yüksekti. Zags’in o “yanıltıcılık” suçlamasına karşı ayakları üstünde pek de iyi durduğunu söyleyemeyiz geçen yıllarda ama bu sene bir farklılık yaratmak istiyorlar. Doğrusu oyuncu kadroları önceki senelere göre çok daha iyi durumda. Ülkenin en verimli hücum eden takımı olarak turnuvaya girecekler. Bunda rakiplerinin zayıf savunmalarının etkisinin olduğu yadsınamaz ama oyuncularının hücum kalitesi de bir o kadar önemli bir faktör. Ülkenin en iyi pota altlarından birini ellerinde bulunduruyorlar. Przemek Karnowski & Kyle Wiltjer ikilisi hem içte (Karnowski) hem dışta (Wiltjer) skor üretebilen, size avantajı büyük bir ikili. Benchten müthiş bir katkı sağlayan ve ülkenin en iyi altıncı adamlarından olan Litvanyalı efsane pivot Arvydas Sabonis’in oğlu Domantas Sabonis de atlanmamalı. Artık senior sezonunu oynayan Kanadalı oyun kurucu Kevin Pangos, sık sık oyun kurucuların domine ettiği NCAA Turnuvası’nda takımı taşıması gerektiğinin farkında olmalı. Onun performansı Zags’in turnuvada ilerleyebilmesi için kilit faktör.
Sürpriz Adayları: Notre Dame, North Carolina
Sürpriz yapma ihtimali olduğunu düşündüğüm takımlardan ilki Notre Dame Fighting Irish. March Madness’ın sonucunun sık sık oyun kurucu performanslarıyla belli olduğunu görüyoruz. Fighting Irish’in lideri senior oyun kurucu Jerian Grant, ülkenin en verimli performans gösteren guardlarından bir tanesi ve güvenilirliği çok fazla. Notre Dame kesinlikle hafife alınmaması gereken bir takım olduğunu ülkenin en iyi takımlarından biri sayılan Duke’u ACC Konferans Turnuvası’nın dışına atmasıyla gösterdi. ACC konferansların içinde belki de en prestijlisi ve bu konferansı şampiyon bitirmek asla ve asla kolay bir iş değil.
North Carolina Tar Heels‘ın kusursuz bir sezon geçirdiğini söylemek yalancılık olur. Oynadıkları neredeyse bütün mesaj maçlarını kaybettiler. Karşılaştıkları güçlü takımlara diş geçiremediler, bu da March Madness’ta iddialı olamayacakları şeklinde yorumlandı. Ama ACC Konferans Turnuvası’nda işler biraz değişti. Kaliteli bir Louisville takımını ve ülkenin en iyi savunmalarından birine sahip Virginia’yı devirdiler ve finale kadar yükseldiler. Finalde Notre Dame’e yenilseler de tartışmasız yetenek seviyeleriyle sürpriz takım olmak için çok iddialı olduklarını gösterdiler. Takımda Justin Jackson, Brice Johnson, Isaiah Hicks gibi henüz gerçek potansiyelini tam olarak sahaya yansıtıp yansıtmadığı şüpheli isimler var NCAA Turnuvası bir kolej oyuncusunun kendini ispatlaması için en iyi ortam.
Kolej basketbolunun, March Madness’ın bir yönü vardır: Ne kadar analiz yaparsanız yapın maç günündeki atmosfer her şeyi değiştirebilir. Bunun örneklerini çok yaşadık. Şampiyon olacağız diye turnuvaya başlayıp ilk maçından şok şekilde evine dönenler, Cinderella hikayeleri, yıldız oyuncudan yoksun olup takım oyunuyla Final Four görenler. İşte bu kolej basketbolunun heyecanını oluşturan en büyük etmen. Yine heyecan dolu bir turnuva bizleri bekliyor. Çılgınlık başlasın!