Muhabirin Köşesi | İştah: Phoenix Suns

14 Kasım gecesi Talking Stick Arena’dan ayrılırken Phoenix Suns’ın ilk beşinin, ikinci beşinin ve üçüncü beşinin maç kopup gittiği halde hücumda ve savunmada topa nasıl iştahla saldırdığını, Lakers maçında ve Hawks maçında Kaminsky’nin şutlarıyla, Bridges’ın savunmasıyla ve Tyler Johnson’ın kritik şutlarda ellerinin titremeyerek takımın verimsiz yıldızlarına nasıl enerji kattıklarını düşünüyordum.

Kasedi biraz geriye saralım.

Ne yalan söyleyeyim, Phoenix’e taşınırken bütün bir TrendBasket ekibinin alay konusu olacağımı düşünüyordum. Öyle olmadı. Korkum da yersizdi zira yaz boyu Monty Williams’ın her bir açıklamasını okusaydınız, katıldığı podcast’leri dinleseydiniz, Dorian Kasırgası’na karşı Suns organizasyonunun DeAndre Ayton’a desteğini, Kelly Oubre Jr.’ın ValleyBoyz iştirakini deneyimleseydiniz Phoenix Suns’ın parkedeki değişiminin izlerini sürebilirdiniz. Sezon başındaki başarının saha dışı etkenleri bunlarken, gelin bir de saha içi etkenlerine bakalım.

Birçok istatistiği arka arkaya sıralamak yerine başarının göstergesi olduğuna inandığım istatistiklere değineceğim. Phoenix Suns, oynadığı 11 maç itibariyle attığı/yediği sayı farkında tüm ligde dördüncü sırasında. 30 takımın yer aldığı ligde Phoenix Suns, geçtiğimiz sezon attığı/yediği sayı farkında 29. sıradaydı. Evet, 29. Burada savunmada en büyük farkı yaratan ayrıntılar Aron Baynes’in insan üstü çabalarla sergilediği yardım savunması, oyuncu kurucu yükünden kurtulan Devin Booker’ın savunmada veriminin artmasının kenardan gelen oyuncuların savunma disiplinini bir kademe daha yukarı çekmesini sayabiliriz. İkinci fark ise hücumdaki verimlilik. Onu da bir başka istatistik üzerinden açıklayalım.

Geçtiğimiz sezon maç maçına 23.9 asist yapan ve bu istatistikte 20. sırada kalan Suns, bu sene 11 maç itibariyle 28.8 asist ortalamasıyla oynuyor ve ligin zirvesinde yer alıyor. Bunu yaparken geçen yıl kaybettiği top sayısı kadar top kaybediyor bir maçta: 15! Soyunma odasına her indiğimizde Booker’dan, Oubre’den ya da Rubio’dan hep şunu duyuyoruz: ”Topu durmaksızın çeviriyoruz, çeviriyoruz, çeviriyoruz…”. Ringer videosunda da görebileceğiniz üzere Koç Williams’ın 5 saniye kuralı, takımın en hızlı adapte olduğu uygulamalardan biri olmuşa benziyor. Tabii buradaki en önemli etken ise Rubio’nun geminin dümenine geçmesi. Hücumda takımın topu bu kadar iyi dolaştırabilmesi, Rubio’nun ribaund yeteneğindeki, maç başına 6.3 ribaund alarak takımın lideri, gelişimi asist rakamlarında, maç başına 8.3 ile yine takımın lideri ve tüm ligde dördüncü sırada, Minnesota yıllarındaki ortalamalarını tutturması ve tüm bunların yanında üç sayı istatistiklerinde (%37.5) kariyerinin zirvesine ulaşarak şutunu nihayet bir tehdide dönüştürmesi ile mümkün oldu. Rubio, 11 maç itibariyle her istatistikte kariyer ortalamalarının üstünde performans sergiliyor. Onun özgüveni takımın gidişatında önemli bir faktör oynayacak ama…

O ama, Devin Booker. Evet, TrendBasket’e de söylediği gibi Devin Booker, bu seneki performansında Rubio’ya büyük bir teşekkür borçlu ama Suns hala onun takımı ve öyle kalmaya devam edecek ve takımın gidişatında Booker, önemli bir faktörden öte belirleyici bir faktör. Bunun en büyük göstergesinin Suns’ın kazandığı ve kaybettiği maçlarda Booker’ın ortaya koyduğu performans. Kazanılan maçlarda %59.2 ikilik ve %61.5’lik üçlük yüzdeleriyle 28.3 sayı ortalama tutturan Booker, kaybedilen maçlarda ise ikiliklerde %44.1 isabet bulurken üçlüklerde %23.5 isabetle oynayıp 20.5 sayı ortalamasıyla oynuyor. Geçen yıl bu istatistikler arasındaki uçurum bu kadar büyük değildi. İstatistiklerin ötesinde sahadaki performansına bakıldığında kaybedilen maçlardaki şu iki performansı ayrı bir önem taşıyor: Jimmy Butler, Suns’a karşı muazzam bir maç çıkardığında savunmada Booker’ı almıştı ve öyle bir savunma yapmıştı maçın son beş dakikasında Booker’ın devreleri yanmış, ilginç seçimler yapmış ve fabrika ayarlarına bile dönememişti. Benzer şekilde Lakers maçında Caruso, Booker’ın oyununu bozmuş, toptan çok hakemlerle didişmesine neden olmuştu. Caruso, Booker’ı savunmasında özel olarak psikolojik yöntemlere başvurmadığını söylese de Booker’ın oyuna konsantrasyon ve sinirlerinin yıprandığı durumlarda seçimlerini gözden geçirme konusunda kendisini geliştirmesi gerektiği ortada. T-Mac’ten bu yana oyunun gördüğü en saf skorerlerden biri olan Booker’ın oyununun bu yanında gerçekleştireceği olgunluk Suns’ın playoff potasında kalıp kalmayacağının en belirleyici etkeni olacak.

Photo by Barry Gossage/NBAE via Getty Images

Aron Baynes ve Oubre’yi başka bir yazıya saklarken Koç Monty Williams’a değinmeden geçmeyelim. Takımla sözleşme imzaladığı ilk günden bu yana koçun ağzından düşürmediği tek bir şey var: Kültür. Profesyonel takımların bir aile olmak zorunluluğu olmadığını ama bir kültüre sahip olmaları gerektiğini düşünen Williams’ın sihrini gözlerimizin önüne bir perde çekmeden, görünmez bir ip yardımıyla yaptığını sakın düşünmeyin. Williams’ın sihri, hepimizin Suns’ın oyunundaki değişimi hem parkede hem istatistiklerden görebileceğimiz kadar açık ve net olmasında. Bu sihir aslında Suns’ı çağdaş basketbol prensiplerine ulaştırmak ve basketbolun fundamental prensiplerine götürmek kadar basit. Ne yaptı koç? Oyunu saf bir oyun kurucuya bıraktı, Baynes’in perdelerini ve üçlük kullanımını arttırdı, Booker’ın yükünü hafifletti ve rotasyondaki her oyuncuyu doğru motive edici sözlerle hazır tuttu. Oyuncuları tarafından bir şefkat abidesi ve erdem kulesi görünen Williams’ın sakinliği ve dirayeti bu basit gerçekleri uygulayabilmenin ve sürdürebilmenin zorlaştığı her anda takımının yardımına koşacak.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler