Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bir basketbol sitesindeki yazar, dört ayda bir, “basketbol konuşabilir miyim?” Diye yazı yazıyor. (Galatasaray-Fenerbahçe serisi devam ederken yazdığım yazı)
Bu sefer ise yazının konusundaki takımlar Fenerbahçe Ülker ve Pınar Karşıyaka. Sezon başlamadan önce her sene düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kupası oynayacaklar.
Ama gelin, görün ki maçın nerede oynanacağı, saat kaçta olacağı son 1-2 gün kala belli oluyor. Biletler ise maçın başlamasına sadece 1 gün önce satışa çıkıyor. Satışa çıkıyor çıkmasına ama daha da vahim bir şey olduğu ortaya çıkıyor: FENERBAHÇE ÜLKER VE PINAR KARŞIYAKA TARAFTARLARINA 10.000 KİŞİLİK SALONDA SADECE 2.400 BİLET!
Geri kalan biletlerin nereye, nasıl ve hangi amaçlarla verildiğine biraz sonra değineceğim.
TBF’nin içerisinde çalışan, medya biriminden tutun; idarecisine kadar çok güzel insanlar var. Tanıdığım kadarıyla gayet basketbolu da bilen, kapasiteli insanlar. Ben şahsen bu kupayla ilgili sorumlu kişilerin aylar öncesinden tarih, yer, saat ve hatta biletleri nasil paylaştıracaklarını belirlediklerini düşünüyorum. Tüm bunlar tahminimce belliyken, ne mi oldu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canı maça gelip, kupayı vermek istedi…Tabii ki kupa hemen Ankara’ya alındı ve tüm şartlar Erdoğan’ın gelmesi için hazırlandı. Bu duruma elbette saygı sonsuz. Cumhurbaşkanı’nın kupaya gelecek olması da beni sevindirdi, cunku adi kuoanin Cumhurbaşkanlığı Kupasi! Fakat bunu gövde gösterisi haline getirmeye çalışmaları, hiç ama hiç olmadı. Yakışmadı.
Gelelim biletlere… 10.000 kişilik salonda nasıl olur da iki takımın taraftarına toplamda 2.400 kişilik kapasite verilir? Dünyanın hangi yerinde böyle bir şey var? Cumhurbaşkanı maça gelirse elbette zaten görünen, görünmeyen korumaları 100 koltuktan fazla kaplar… Hani diyelim hayatında basketbol maçına gitmemiş, Cumhurbaşkanı maça gidiyor diye yanında gezinen bakan, belediye başkanı da gelsin… Hatta ve hatta biraz da şakşakçılar da (bu Erdoğan’a özel değil, o konumlara gelen herkesin vardır etrafinda bu tipten insanlar) gelsin… Fakat yine de 8600 davetiye verilmez. Bu kadar mı tepkiden korkuluyor?
Biletlerin kimlerin tarafından, nasıl paylaştırıldığını, amacın da ne olduğunu anlamak da zor değil. Bu 2 resimde kanıt olsun:
Ben TBF’yi suçlamıyorum. Ama ülkemizi yöneten kişilerden tek bir ricam var: Her şeyin içine siyaseti bulaştırdınız, ülkede şu anda zaten olanlar ortada, bir de basketbolun içine girip, bu sporun da içine etmeyin… Lütfen. Daha da başka bir şey yazmak istemiyorum.
Basketbol konuşacak olursak;
Fenerbahçe Ülker’i hazırlık maçlarında çıplak gözle çok izleme fırsatım oldu. Maalesef Karşıyaka için aynısını söyleyemem ama televizyondan elimden geldiğince takip ettim. Fakat ilk izlenimde (yanılma payı elbette yüksektir, daha sezonun başı ve bir şey söylemek için erken), Fenerbahçe’nin hala önemli bir point guard eksikliği olsa da, geçen seneye kıyasla guçlendiğini; Karşıyaka’nın ise hemen hemen aynı kaldığını gördüm.
Palacios ve Gabriel gibi iki beğendiğim yabancı oyuncuyu transfer ettiler fakat geçen sene onların başarısında özellikle Can Altintig ve her takıma ters gelen Batista da çok önemli 2 parçaydı. Can Fenerbahçe, Batista ise Panathinaikos’un yolunu tuttu.
Fenerbahçe ise geçen sene aradığı atletik uzun oyuncu katkısını Jan Vesely’den fazlasıyla alacak gibi duruyor. Kleiza zaman zaman iyi oynasa da (şu anda Milano’da sezona gayet iyi başladı, yazın 10 kilo vermiş, bu sene farklı olabilir belki) istikrar problemi vardı ve takıma mental olarak da pek faydalı değildi. Keza kendi şutunu yaratabilen, çok iyi bir şutöre de ihtiyaçları vardı ve bunu da Goudelock ile iyi kapattıklarını düşünüyorum. O da Obradovic’in takımında nasıl oynamayı biraz daha öğrendikçe, çok daha verimli olacaktır.
Maç hakkında tahmin yapmak elbette zor. Tek maç, sezon başı, iki takım birbiriyle hazırlık döneminde karşılaşmadı… Yani herşey olabilir. Her iki takıma da başarılar. Umarım bu akşam basketbolun konuşulduğu bir maç izleriz.