Basketbol bir seçim midir? Yoksa kümülatif seçimlerin doğurduğu bir gerçeklikten uzaklaşma, ruhunu serbest bırakma mı? Basketbol, insanlar tarafından yaratılmış, düzenlenebilir basit bir oyun mudur sadece, yoksa zamanla insanları yönetmeye başlayan, bir diğer deyişle insanlaşan bir olgu mu? Peki basketbol, bize sahip olamadıklarımızı mı sunar, yoksa benliğimizi kendi iç eğlencesiyle mi bağdaştırır?
Bu soruların hepsini ve daha fazlasını 2016’da yayınlanmaya başlayıp, ortalığı çıkış tarihinden beri kasıp kavuran, fantastik bir bilim-kurguyla ütopik bir dünya yaratırken içinde farklı felsefi düşünceler barındıran, insanlığın doğasına kendi havasında açıklık getiren Jonathan Nolan yönetmenliğindeki Amerikan dizisi ”Westworld” ile inceleyerek, bu dizinin basketbolla hangi bağlamda bağdaştığını görecek, basketbolun bazı prensipleriyle ilişki kuracağız. Bana, her bölümünde hayatın anlamını ve değişik perspektifleri sorgulatıp, bu sorgulayışımı basketbolun doğasıyla örtüştürmemi sağlayan bu dizi, bakalım bizi bu yazımızda nasıl bir akıntıya sürükleyecek.
Başlamadan önce, şimdiden tarihin en ihtişamlı dizilerinden biri olmaya aday olan Westworld hakkında biraz fikir sahibi olmak istiyorsanız buradan bilgi edinebilirsiniz: Geekyapar
O zaman Westworld dünyasının yaratıcısı Robert Ford’un replikleriyle serüvenimize başlayalım:
“Mozart, Beethoven ve Chopin ölmediler; müziğe dönüştüler ve
piyano, müziği beğenmedi diye piyanisti öldürmez.”
İnsanların gerçek hayatta yaşayamadıkları hazları vaat edip, bunları bir sanal dünya eşliğinde sunan bir senaryoyu baz alan dizide, sanal dünyanın yaratıcılarından Arnold adlı karakterin, ”Park” denilen bu dünyada ölümünün gerçekleşip, Arnold’ın bu dünyada sıkışması, dizinin kaderini belirler niteliktedir. Ölmüş de olsa yarattığı karakterler ve bu karakterlere sunduğu bilinç açıcı tavsiyeler, dünyanın farklı şekilde şekillenmesine, robotların bir insan gibi düşünmesine yol açar. Buradan şu fikir çıkarılabilir: Bir şeyin yaratıcıları asla ölmez, fikirleriyle ve ardında bıraktıklarıyla gelecek nesillerde hayat bulurlar. İşin basketbol tarafına gelecek olursak bu olgunun basketbolda da farklı olmadığını görebiliriz. Basketbolun yaratılışına gidelim, 1891’de James Naismith’in eğlence sunma amacıyla keşfettiği bu aktivite, günümüzde de bu amaç uğrunda oynanmaktadır. Modern zamanlardaki hızlı ve akıcı basketbola gelinceye dek, Kareem Abdul-Jabbar, çengel atışını, Magic Johnson şaşalı paslarını, Abe Saperstein’ın üçlük çizgisini, Julius Erving gözlere hitap eden smaçlarını basketbol dünyasına sunmamış, günümüz basketbolcuları ise bu yeniliklerden esinelenmemiş ve örnek almamış olsaydı bu ayrıcalıklı spor bu günkü halinde olur muydu? Cevap basit, hayır.
[tps_title]
Basketbol, bir tercihler serüvenidir!
[/tps_title]
(Gerekli sahne 2:00-2:22 arası)
”Tercihler hayalet gibi havada asılı duruyor ve onları görebilseydin bütün hayatını değiştirebilirdin.” – Dolores, 1. sezon 5. bölüm
Dizinin ikinci bölümünde, William adlı insan, Westworld dünyasına gelip, oyuna girmeye hazırlanırken son hazırlık aşaması olan, şapka seçimi karşısına çıkar. Film ve edebiyat dünyasında çok sevilen ikilemler yaratma durumu (Matrix, mavi veya kırmızı hap), Westworld’de siyah ve beyaz şapka olarak yansıtılırken şapkanın renk seçimi önünüze farklı senaryolar getirir ve oyuncuların kişiliklerinin hırçın, korumacı, sakin veya sinirli olarak yansımasını sağlar. Bu sanal dünyada, şapkadan şapkaya değişen, yüzlerce farklı olay akışı kombinasyonu yer almakta ve insanların arzularına göre şekillenmektedir ta ki onları durdurmaya çalışan engeller çıkıncaya dek. Çoğunuz bunun basketbolla ilişkisini anlamışsınızdır. Bu oyun üst üste verilen anlık kararlarla oynanan, bir maçta milyonlarca farklı düşüncenin beyinde birikmesinden sonra gerekli efektör organa ulaşıp harekete geçilmesini sağlamasının sonucuyla oluşan aksiyonların skorun tescil ettiği bir spordur. İyi veya kötü bir karar alıp, onu uygulayabilirsinizve bu hem sizin maçın geri kalanındaki performansınızı, atışlarınızı ve duygu durumunuzu etkiler, hem de maçın gidişatını saptırır. Aşağıdaki iki videoda da görebileceğimiz şekilde, en iyi oyuncular bile yaptıkları kötü tercihlerden etkilenirken bu onların kimliklerini unutmasına ve basketbollarının seviyesinin düşmesine yol açar.
Peki bu kötü seçimler neden kaynaklanır?
Westworld, insan psikolojisini derinlemesine incelerken aynı zamanda bilinç ve duygu kavramlarına da vurgu yapar. Doktor Ford ile mühendis Bernard arasında geçen, Bernard’ın son zamanlardaki garip değişimini konu alan diyalogda, Ford’un, nasıl yaratıldıkları hakkında bir soru yöneltmesi üzerine Bernard, hislerini durduramamasını ve deneyimlediği şeylerin gerçekliğini sorgularken belki de bu unsurlar, onu kötü seçimlerin en büyüğüne olan ölüme götürecektir. Westworld dünyasına giriş, dizide bir seçim olarak karşımıza çıkar ama fikrimce, onları bu dünyaya atan şey, gerçek dünyada bulamadıkları hazlar, gösteremedikleri benliklerdir. Bu da dünyadaki iyiliğin hangi bağlamda gerçek olduğunu sorgulamaya yol açar. İnsanların gösteremedikleri kötülükler ve zaaflar, Westworld’de psikolojik ve davranışsal olarak dışarıya yansıtılır. Bir diğer oyun dünyası olan basketbolda da durum ne yazık ki hiç mi hiç farklı değildir. İnsanların değişen günlük psikolojileri, korkuları, endişeleri veya yaşadığı olaylar, performanslarına doğrudan etki eder. Yanma tepkimeleri, oksijenin varlığıyla oluşur ve tepkimenin verimliliği oksijen miktarı gibi deneysel şeylere bağlıdır ama insan aklı böyle değildir. Bir cümle, bir kelime bile insanın moral düzeyini altüst etmeye, beynini başka yönlere çekmeye yol açabilir ve bu da kötü seçimlerle sonuçlanır. Hatta oyuncuların, maçtaki performansının düşmemesi, olaylardan etkilenmemesi için spor psikologları bile vardır. Basketbol dışı veya içi olaylar insanı etkilerken bu etkinin basketbol sahasına da yansımasını sağlar, aynı Westworld dünyasında olduğu gibi.
Westworld ve basketbol, felsefe ve olgularıyla iki alakasız dost!