Artık son turnuva geldi çattı. Sezona U17 Milli Takımımızın zaferleriyle başlamıştık ve onlar ikinci olarak çok büyük bir başarı elde etmişlerdi. Daha sonrasında da altın jenerasyonumuz son turnuvasını oynadı ve şanssız bir yarı final maçına rağmen Finlandiya’dan madalya ile döndük. Genç Milliler’imiz ise maalesef yaşanan üzücü olayların ardından bu yazı pas geçti. Sıra geldi yıldızlara…
2000 jenerasyonumuz hazırlıklarına yaklaşık iki yıl önce başlamıştı. Türkiye genelinde, her bölgede yapılan taramaların ardından oyuncu sayıları yavaş yavaş azaltıldı ve oyuncular birer ikişer seçilmeye başlandı. Geçtiğimiz sene itibariyle de bu yaş kategorisi tempoyu iyiden iyiye arttırdı. Yanılmıyorsam geçen sezon bu takım iki ya da üç kez yurt dışı turnuvalarına katıldı. Net olarak hatırladıklarım Gürcistan ve Romanya etapları. Ayrıca da TBF Uluslararası U16 Turnuvası döneminde Konya’da uzun bir kamp dönemi geçirdiler. Ancak orada takımın hazır olmaması nedeniyle turnuvada mücadele edemediler. Yukarıda bahsettiğim Gürcistan ve Romanya etapları da bizim adımıza pek iyi geçmemişti. Alınan farklı mağlubiyetler ileride baş gösterecek olan sıkıntıların başlangıcı olarak nitelendiriliyordu. Açıkça konuşmak gerekirsek benim de geçen seneki düşüncelerim o şekildeydi. 1995-1996-1998-1999 jenerasyonlarıyla kazandığımız başarıların ardından bu yaş kategorisiyle turnuvalarda sıkıntılar yaşayabileceğimizi düşünüyordum. Ancak bu sene itibariyle düşüncelerim yavaş yavaş değişmeye başladı. Sene başındaki ilk ciddi sınavımız Iscar Turnuvası‘ydı. Iscar Turnuvası, U16 seviyesindeki önemli organizasyonlardan biri olarak gösterilir. Özellikle de ev sahibi İspanya, bu turnuvada hep şampiyonluk parolasıyla mücadele eder. Biz de o etaptaki yerimizi aldık ve ilk maçımızda İspanya B Takımı‘nı mağlup ederek açılışı galibiyet ile yaptık. İlerleyen günlerde de kazandığımız maçlarla finale kadar yükseldik. Finalde de İspanya‘nın as takımı karşısında muazzam bir oyun ortaya koymamıza rağmen son saniye üçlüğü ile maçtan mağlup ayrıldık. Özellikle takımımızın en önemli oyuncularından olan Mert Akay, o turnuvayla birlikte artık kendini ispatlamayı başardı. Mert Konuk da zaten ne kadar önemli bir atıcı olduğunu herkese gösterdi. Daha önemlisi ise takımın katettiği aşama idi. Bir anda gelen bu mücadele, bizleri ilerisi için umutlandırdı.
Bir sonraki etap ise Samsun’du. TBF Uluslararası U16 Turnuvası’nın önemini atlamama gerek yok sanırım. Her sezon çok önemli takımlar orada boy gösterir. 1999 jenerasyonumuz da bir önceki sezon turnuvayı kazandığı için biz de son şampiyon olarak oradaki yerimizi aldık. Ben de bu turnuva için üç gün Samsun’da bulundum. İlk tur gruplarındaki son maçlar öncesinde Litvanya ile grup liderliği için kapışıyorduk. Ancak o gün Litvanya bize öyle bir tokat vurdu ki, adeta yerle bir olacaktık. Bu jenerasyonun zayıf kalabileceği düşüncesi herkesin kafasındaydı zaten. Asıl sorun takım içerisindeki uyumsuzluktu. Bu sıkıntı da bizi biraz olsun yarı final maçı için karamsarlığa sürükledi. Ancak çocuklar boş günün ardından favori Sırbistan karşısında muazzam bir oyun ortaya koydular. Sırplar turnuvaya çok kaliteli bir kadro ile gelmişti fakat mücadele olarak aramızda pek de bir fark yoktu. Marko Pecarski‘nin inanılmaz performansının ardından dışarıdan da Bogdan Nedeljkovic‘i bulmaları, fişimizi çekti adeta. Bu mağlubiyet ile de üçüncülük maçı oynamaya hak kazandık ve turnuvayı muazzam bir galibiyet ile noktaladık. Bu kapanış da bize ilerisi için umutlar verdi.
Şimdi ise iki yıldır beklenen, istenilen, arzulanan yerdeyiz. U16 Avrupa Şampiyonası için Polonya’nın Radom kentindeyiz. 50 günü aşkın bir hazırlık dönemini geride bırakarak bu turnuvanın yolunu tuttuk. Çocukların da kafasında hep bu turnuva vardı. Bolu kampı ile birlikte vites arttırdığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. Bolu’nun nasıl bir kamp olduğunu sanırım herkes bilir. Uzun maraton için oyuncularımıza kastan birer zırh gerekiyordu. Bu zırhlar için de en doğru yer Bolu’ydu. O etabı da kazasız belasız atlatmayı başardık. Kafalarda soru işareti bırakan bana göre tek turnuva Letonya‘ydı. Şampiyona öncesindeki son turnuvamızdı ve bayağı da prestijli bir organizasyondu. Litvanya ve Estonya karşısında aldığımız galibiyetleri bir tarafa bırakırsak; Letonya karşısındaki oyunumuz hiç iç açıcı değildi. Ancak şampiyona öncesinde böyle maçlar elbette ki olur, olması da gerekiyor. Eksiklerimizi görmemiz açısından bunlar oldukça önemli. Yaklaşık iki aylık bir hazırlık döneminin ardından artık turnuvaya hazırız.
B Grubu’nda yer alıyoruz ve açık konuşmak gerekirse turnuvanın en zorlu grubu. Hırvatistan, çok önemli yeteneklerle şampiyonada olacak. Oton Jankovic ve Luka Samanic önderliğinde hedefleri madalya olacaktır. Almanya da çok disiplinli bir ekip. Mattisseck, Meredith, Drescher üçlüsü takımın en önemli oyuncuları. Ayrıca da bizi Samsun’da yenme başarısı gösterdiler. Polonya da ev sahibi olarak bu turnuvada ve ne yapacaklarını merakla bekliyorum. Aslında Hırvatlarla ilk etapta karşılaşmamız bizim adımıza sevindirici bir haber. Sonraki turlarda gelmesindense ilk turda gelmesi çok daha iyi bir durum. Çapraz grubumuzda da İtalya ve İspanya’nın olduğunu düşünürsek; ilk etabı ilk iki sırada tamamlamak çok önemli. Ayrıca iyi de bir hava yakalamamız, bize seviye atlatabilir. Bu havayı yakalamamız için de oyuncularımızın maksimumlarıyla parkede olması gerekiyor.
Öncellikle Mert Konuk&Eray Akyüz ikilisi ile başlayalım. Mert, çok saf bir skorer ve her şekilde sayı üretebilen bir oyuncu. Eray da bu jenerasyonun en önemli isimlerinden biri. Bu ikilinin saha içindeki uyumu çok önemli olacak. Bu tür sıkıntıları Samsun’da yaşadık. Eğer burada da aynı sıkıntılar olursa canımız acır. Eray’ın oyunu çözüp inisiyatif almasına, Mert’in de dış atışlarına çok ihtiyacımız var. Ayrıca Mert Akay gibi de bir silahımız var. Takım arkadaşları ona genelde Akay olarak sesleniyor. Biz de burada ona Akay diyelim. Akay, bu sene ile birlikte kendini çok geliştirdi ve takımın vazgeçilmezleri arasında yer aldı. Eray Akyüz ve Mert Konuk aynı anda sahada iken o da organizatör modunu açacaktır. Hem kısalarımızı, hem de uzunlarımızı beslemesi çok ama çok önemli. Ondan beklentilerimiz oldukça yüksek. Guard&Forvet rotasyonlarımızdaki diğer önemli isimler ise Yavuz Gültekin, Çağdaş Atbaş ve 2001 doğumlu Mustafa Kurtuldum. Yavuz zaten saf bir yetenek. Mental olarak turnuvada hazır bir görüntü ortaya koyarsa; mutlaka fark yaratacaktır. Çağdaş da Yavuz’un tam zıttı olarak nitelendirilebilir. Tipik bir rol oyuncusu. Her takımda yer almasını istediğimiz oyuncu tiplerinden. Konuşmaz, takışmaz, uğraşmaz, sadece işini yapar. 2001 doğumlu Mustafa da özellikle şampiyonalar döneminde muazzam oynayarak buralara geldi ve yerini sonuna kadar hak etti. Radom’da da iyi süreler alacaktır ve üreteceği her sayıya ihtiyacımız var. Gelelim uzunlarımıza. Yani en büyük sıkıntı yaşadığımız bölgeye. Diğer jenerasyonlardaki gibi iyi uzunlara maalesef ki sahip değiliz. Banvitli Alperen Demir ve Efe Yurtlu, o bölgedeki önemli silahlarımız olacak. Ayrıca Nadir Keloğlu‘nun da üreteceği her sayıya, alacağı her ribaunda ihtiyacımız var. Ribaund canavarı olarak nitelendirilen Mert Camcı ise zaman zaman üç numarada oynayabilir. Uzun beş rotasyonumuzun iyi parçalarından olacaktır. Dışarıdan da önemli bir tehdit haline geldi ve onun üzerine kurulan setlerde bulacağımız üçlükler turnuva genelinde bizi rahatlatacaktır. Zaten ribaund konusunda da Camcı her zamanki gibi görevini yapacaktır, güvenimiz tam!
Artık son şampiyonadayız. Son altı altyapı Avrupa Şampiyonaları’nda da madalya alma başarısı gösterdik. Bu turnuvada da madalya neden olmasın diyelim. Koçumuz Semih Soğuksu gereken tüm hazırlıkları yapmıştır zaten. Ayrıca asistan koçlarımız olan Ertuğ Tuzcukaya, Göktuğ Dilbazer ve Abdülkadir Serdar‘a da önemli görevler düşecektir. Bu tür şampiyonalarda hep gururlanan taraf olduk. Ancak başarılarımızı maalesef ki bir üst seviyeye çıkartamadık. Bu nedenden dolayı da madalya alamazsak dünyanın sonu olmayacak. İleriki yıllar için hedefleri belirlemek, tecrübeler kazanmak, çok iyi arkadaşlıklar kurmak ve bir hedef uğurunda beraber yürüyebilmek bana göre çok daha önemli. Elimizden gelenin en iyisini yapacağımızdan zaten şüpheniz olmasın. Her zaman kullandığımız bir söz ile yazımı noktalayayım. Yolumuz açık olsun, sonu güzel olsun…
4. fotoğraftaki ikilinin bu turnuvaya ağırlığını koymasını bekliyorum. U16 seviyesinde 2. şampiyonalarını oynayacaklar birde arasına U17 dünya şampiyonası tecrübesi sıkıştırdılar. Pota altında çok aksamazsak , kısa rotasyonumuz güzel.