6 Numara, Kahvaltı, Tantuni ve Navarro…

THY Euroleague’de, ev sahibi avantajını da elde ederek, adını son sekiz takım arasına yazdırmayı başaran Fenerbahçe Ülker’in bu başarısındaki en büyük paylardan biri de hiç kuşku yok ki takıma sezon ortasında katılmasına rağmen uyum sağlama konusunda hiçbir sıkıntı çekmeyen ve kısa sürede oldukça pozitif katkı sağlayan Nikos Zisis’e ait. Ben de böylesine değerli bir basketbol insanı ile röportaj gerçekleştirme fırsatı bulmuşken bu büyük fırsatı kaçırmak istemedim. Önemli anektodlarla basketbol kariyerinden tutun da Fenerbahçe Ülker’de geçirdiği şu kısa sürece de dair birçok şey konuştuğumuz ve her saniyesinden büyük keyif aldığım röportaj ile sizleri baş başa bırakıyorum.

Avrupa’nın en değerli koçlarıyla, özellikle kendi döneminin en önemli beş koçuyla, (Zeljko Obradovic, Dusan Ivkovic, David Blatt, Simone Pianigani, Ettore Messina) çalışma fırsatı buldun ve neredeyse hepsinin basketbol anlayışı farklılıklar gösteriyor. Hangisiyle çalışmak senin için daha kolay ve efektifti ?

Öncelikle hepsiyle çalışma şansı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum, dediğin gibi motivasyonu ve oyun felsfeleri farklı olan çok önemli koçlarla çalıştım ancak Ivkovic ile çalışmaya başladığımda, onun takımı için oynamaya başladığımda çok gençtim ve sadece teknik yönden değil basketbol karakterimin gelişmesinde de çok oldukça önemli katkısı oldu. Saydığın isimlerin hepsi temelde farklı oyun anlayışlarına sahip olmasına rağmen motivasyonumuzu ve dikkatimizi sadece sahaya odaklamamız gerektiğini söylüyorlardı ve bence en özel olanı ise saydığın tüm bu değerli isimlerin basketbolun detaylar oyunu olduğunu biliyor olmasıydı, hepsinden çok şey öğrendim.

Kariyerinin bundan önceki dönemlerinde basketbolunun skor yönünü daha işlevsel biçimde kullandığını biliyoruz ancak Fenerbahçe Ülker’de işler bugüne değin biraz daha farklı işledi. Bu durum, kişisel performansın ile mi alakalı yoksa tamamen koçun oyun planı/tercihi mi bunu gerçekleştirmen doğrultusunda ?

Fenerbahçe Ülker ofansif anlamda çok önemli yeteneklere sahip, hücumda genelde harika işler çıkaran Bogdan, Andrew gibi oyuncularımız var ve koçun benden istediği bu ortamda konsantrasyonumu ve dikkatimi daha çok tempoyu kontrol etme ve savunma üzerine yoğunlaştırmam. Benim için bu takımda skor atmak, savunmamı daha iyi ortaya koymaktan ve tempoyu daha iyi kontrol etmekten asla önemli değil çünkü biliyorum ki tempoyu verimli biçimde kontrol ettiğim anda skor atacak birçok oyuncuya sahibiz.

Yaklaşık olarak on yıldır Yunanistan’ın dışında basketbol yaşantını sürdürüyorsun, bu dönem içerisinde hiç geri dönme düşüncen ya da fırsatın oldu mu ?

Dürüstçe söylemem gerekirse Yunanistan’a geri dönme şansına çok yaklaştığım dönemler oldu. Birçok Yunan gazeteci o dönem, bana transfer durumunu ve söylentileri soruyordu ancak ben Yunanistan dışında da harika deneyimler yaşadım. İki kez, Yunanistan’a geri dönebilme fırsatım oldu ancak gerçekleşmedi. Mesela 2011 yılında Olympiakos ile ciddi bir kontağım oluşmuştu ve transferim çok yakındı ancak o dönem Siena yönetimi buna izin vermedi. Benetton Treviso’daki ilk yılımın ardından Panathinaikos ve Zeljko Obradovic ile bazı temaslarım oldu ancak transfer yine gerçekleşmedi. Yunanistan dışında da harika takımlarda oynadım ve çok güzel tecrübeler yaşadım, bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum.

Geriye dönüp baktığında kariyerinde farklı olmasını dilediğin noktalar neler ? Genel anlamda pişmanlık duyduğun bir kararın yahut seçimin var mı ?

Basketbola çok küçük yaşta hobi olarak başladım ve sonrasında profesyonel kariyerimin adımlarını attım. Bugüne kadar oldukça üst seviyede, birçok önemli takımda basketbol oynama şansı bulduğum için çok şanslıyım. Basketbol kariyerimde pişmanlık duyduğum bir kararım yok zaten genel olarak günlük yaşama ve hayata da böyle bakılmaması gerektiğini düşünüyorum.

1

Birlikte oynarken ve/veya rakip olduğun dönemlerde savunmakta en çok zorlandığın oyuncu ve birlikte oynamaktan en fazla keyif aldığın oyuncu kimdi ?

Aslında çok fazla isim söyleyebilirim, hücum ve savunma yönü zengin birçok oyuncu ile karşılaştım ve gerçekten benim için bir isim seçmek çok zor ancak yine de birlikte oynadığım en özel iki isim söylememi istersen Yunanistan Milli Takımı’ndan arkadaşlarım Diamantidis ve Spanoulis’i tepeye yazabilirim. Onların dışında ise savunmaya gelecek olursak en fazla zorlandığım oyuncu, Juan Carlos Navarro’dur. Sahayı çapraz geçişlerini ve şut zamanlamasını önlemek, tahmin etmek gerçekten çok zordu.

Mevcut durumda son sekize kalmanın Fenerbahçe Ülker için yeterli bir başarı olduğunu düşünüyor musun ? Tecrübeli bir oyuncu gözüyle bakarak olası Final Four’un takıma ileriye dönük katabileceği neler olabilir ?

Açıkçası şu an son sekize kalmış olmak oldukça mutlu hissettiriyor fakat bizler profesyoneliz ve rekabetten kaçma lüksümüz yok. İlerisi için çalışmaya devam etmek zorundayız. Bu durum takım için de koçumuz için de taraftarımız için de geçerli. Bu an bizim için oldukça değerli ancak takımımızın hikayesi henüz tamamlanmadı. Final Four’a gitmek ve hayal kırıklığına uğramamak için inanılmaz bir şansa sahibiz, bunu kullanmak istiyoruz. Final Four ise tamamen farklı bir tecrübe, uluslararası turnuvalarla dahi kıyaslanabileceğini düşünmüyorum. Orası, Avrupa’da bizler için rekabetin en üst noktası.

Normalden daha kısa sürede faul problemine giriyorsun, bunun nedeni hakkında ne söyleyebilirsin ? Bir de dikkat çekici bir nokta var, Fenerbahçe Ülker kariyerinde şu ana dek yaptığın asistlerin %64’ünü Andrew ve Bogdan’a atılan paslar oluşturuyor. Bunun nedeni tam olarak nedir ?

Güzel bir soru, bazen bunun nedeninin biraz da olsa hakemlerle ilgili olduğunu söyleyebilirim. Savunma motivasyonumu en üste çekebilmeyi oldukça sık deniyorum ve bazen kendimi tamamen savunmaya odakladığımda yapmamam gereken fauller yapabiliyorum ancak takımımızda faul problemine girdiğimde -Ricky’i kaybetmemize rağmen- beni destekleyebilecek oyuncular var. Bu istatistiği bilmiyordum ancak ben ve Emir gibi oyuncuların takımdaki en önemli rolümüz skorerlerin ve uzunların kendilerini konforlu hissetmelerini sağlamak. Andrew de Bogdan da gerçekten çok iyi skorerler, kendi rolümden memnunum.

Kariyerinde en sevindiğin maçlardan biri büyük ihtimalle, maç kazandıran basketi attığın AEK-Efes Pilsen karşılaşmasıdır. O karşılaşmayla ilgili zihninde canlananlar neler ? Kariyerinde onun kadar özel başka bir maç hikayesi var mı ?

Maç sonu gerçekten harikaydı ancak başında kendimi çok kötü hissediyordum. Kaya Peker’i savunmaya çalıştığım bir pozisyonda burnuma oldukça sert bir darbe almıştım ve burnum kırılmıştı. Maçın her anını hatırlıyorum,har ika bir atmosferde, inanılmaz bir geri dönüş yapmıştık ve o maç Ender Arslan yakamdan düşmemişti sadece maç sonunda biraz şanslıydım. Benzer özel hikayeleri ise daha çok milli takımda yaşadım, maç içinde önemli geri dönüşler yapan ekiplerin parçası olmayı ve televizyon başında maçın kaybedildiğini düşünen insanları şok etmek harika bir duygu.

Fenerbahçe Ülker’in genç oyun kurucuları hakkında ne düşünüyorsun ? Onlar ile aynı pozisyonda oynayan tecrübeli bir oyun kurucu olarak özel tavsiyelerde bulunuyor musun ?

Kesinlikle Sipahi ve Berk ile yakından ilgilenmeye çalışıyorum. Kenan, maç kadrosunda daha fazla yer aldığı için özellikle onunla ilgilenme şansına daha fazla erişiyorum ve bence o zeki bir çocuk. Kenan da Berk de çok genç yaşta böyle bir takımda yer aldıkları için çok şanslılar ancak şunu unutmamaları gerekiyor ki tecrübeli koçların altında çalışmak, onların oyuncusu olmak her zaman çok zordur. Onları; kendi geleceklerini değiştirebilmeleri için sürekli cesaretlendirmeye, teşvik etmeye çalışıyorum, bunu özellikle soyunma odasında yapmaya çalışıyorum. Hem Kenan’a hem Berk’e oyunculuklarını geliştirmelerinde en ufak bir katkım olursa kendimi çok mutlu hissederim.

Ailene düşkün bir birey olduğunu biliyoruz. İstanbul’da ailen ile yeteri kadar vakit geçirebilme şansı bulabiliyor musun ? Türk gelenekleri hakkında fikir sahibi olabilecek kadar İstanbul’u gezme fırsatın oldu mu ?

Zamanımın çoğunu takımla geçirmek zorundayım ancak bundan fırsat bulduğum her anda ailemle İstanbul’da bir şeyler yapmaya çalışıyorum, kahvaltı kültürünün çok gelişmiş olduğunu söyleyebilirim burası için. Tarihi yerleri fazla gezemedim ancak yemek kültürü harika. Söylediğim gibi kahvaltılar çok güzel ve tantuniyi de fazlasıyla beğendim. Birçok farklı ülkede basketbol oynadım bunlara İtalya da dahil ancak Türkiye kadar Yunanistan’ın kültürel dokusuna yakın bir ülkede bulunmadım, bundan büyük keyif alıyorum.

Bir oyun kurucu olarak klasik tarz tabir edilen, post oyunu gelişmiş uzunlarla mı oynamaktan daha büyük keyif alıyorsun yoksa nispeten daha atletik, içeri çabuk devrilebilen ve hareketli uzunlarla mı oynamak senin için daha keyifli ve kolay ?

İki uzun oyuncu tarzının da takımlar için önemli olduğunu düşünüyorum ancak günümüzde Euroleague’de oynanan basketbol, atletik uzunları daha değerli hale getirdi. Ben, iki farklı profille de oynarken kariyerim boyunca gerekli adaptasyonu gösterdim ancak şöyle bir gerçek var; Avrupa’da başarı hedefleyen büyük takımların kadrosunda en azından bir tane post oyunuyla skor yapabilen, old-school tarz uzun bulunması gerekiyor, çeşitlilik oldukça önemli.

Sormayı çok istediğim ve merak ettiğim bir ”6 Numara” konusu var açıkçası. Kariyerin boyunca bu numarayı sırtından hiç çıkarmadın, nedeni nedir ? Neden ”6” Nikos ?

6 Numara… Özel bir sebebi gerçekten yok, AEK’daki ikinci sezonumun başlangıcında 18 yaşındaydım ve takımda alınmaya uygun forma numaraları arasında bu da vardı ve bunu seçtim. Sonraki dönemlerde de gittiğim her takımda 6 numaranın sahibi yoktu ve ben de sırtıma geçirmeye devam ettim. Fenerbahçe ile anlaştıktan sonra İstanbul’a gelmek üzere uçağa bindim ve Euroleague internet sitesinden hemen takım kadrosuna baktım, 6 numara yine boş gözüküyordu ancak İstanbul’a geldiğimde ”Mirsad Türkcan-6 Numara” gerçeğiyle tanışmam uzun sürmedi.

Son olarak dün akşam oynanan Anadolu Efes karşılaşması ve Maccabi Electra Tel Aviv serisi hakkındaki görüşlerini alıp keyifli sohbetimizi sonlandıralım istiyorum.

Bizim için gruptan kaçıncı çıkacağımızdan çok, oynayacağımız maçı kazanmak önemliydi dün akşam. Onlarla daha önce üç kez karşılaştık, ligde bir kez daha oynayacağız ve belki de play-off maçlarında yine karşılaşacağız. Mesaj vermek ve kendimizi daha güçlü hissettirmek adına galibiyet bizim için çok değerliydi. Maccabi, son şampiyon ve buraya bunun bilinciyle gelecekler. Geçen yıla göre kadrolarında çok fazla şey değişmiş olabilir ama basketbol gelenekleri oldukça gelişmiş, köklü bir kulüp ve bu seviyeleri oynamayı çok iyi biliyorlar. Fenerbahçe’nin kendi hikayesini ve özellikle de tarihini yazabilmek için elimizden gelen maksimum motivasyonu parkeye yansıtacağız, biz oyuncular olarak bu hikayeyi yaratmak için çaba harcarken taraftarlarımızın da her zamankinden daha güçlü biçimde yanımızda yer almasını istiyoruz, mücadelemiz onlarla birlikte daha anlamlı.


Röportaj-Yazı: Onur Coşkun

 

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler