0’dan 100’e Rip City

Yaklaşık 30’ar maç oynanmış,  yıl bitiyor Portland hala lig lideri, birkaç bir şey bahsetmesek ayıp olurdu. Geçen yılı 82 maçta 33 galibiyetle bitirdiler; bu sene ise 28 maçta 23 galibiyet. Gelişim inanılmaz. Ve geçen seneden ilk 5’te değişen sadece 1 oyuncu var. Oyuncu da-Robin Lopez– eski takımı tarafından serbest bırakılmış, boş verilmiş, bir oyuncu yani bu gelişimin direk nedeni olabilecek bir katkı değil. E koçta aynı geçen seneyle. Peki, ne değişti de Rip City bir yanda şampiyonluk adaylarından biri haline geldi?

Bu gelişimi tek bir sebeple açıklayabilmek mümkün değil. Geçen sene klasik NBA’in en kötü birkaç benchinden biri goy goyu vardı. Doğruluk payı yüksek bir muhabbetti sonuçta. Gerçekten rezaletlerdi. Şimdi çok mu üst düzey? Değil aslında. Ana rotasyonda süre bulan oyuncular; Mo Williams, Dorell Wright, T. Robinson ve Joel Freeland (Geçen senenin lotarya seçimi Myers Leonard bu sene sürelerini Freeland’e kaptırdı, Ayrıca bu senenin 10. sıra seçimi C. J. McCollum sakatlığından dolayı daha hiç süre alamadı.). Çok üst düzey oyuncular olmasa da oyuncuların stilleri bu benchin bilinçli bir şekilde oluşturulduğu gözüküyor. Bu 4 oyuncudan her hangi biri yedeklediği oyunculuyla hemen hemen aynı stilde oyuncular. Yerine girdikleri oyuncunun verdiğinden farklı bir şey sahaya katmıyorlar. Bu bir yandan eksi gibi gözükse de bir yandan takıma maç içerisinde müthiş bir istikrar sağlıyor. Aldridge’den aldığın tepe şutunu Robinson’dan da alabilirsin keza Lillard’ın skorerliğini Mo Williams’dan. Bu düzen ve istikrar hareketlerin sahanın her iki tarafında da otomatikleşmesini sağlıyor ve takımın elini maç hazırlığının neredeyse olmadığı normal sezonda çok kolaylaştırıyor.

Portland şuan NBA’in en iyi hücum takımı ( 100 pozisyon başına 110 sayı buluyorlar, geçen senenin bu alandaki lideri aynı rakamlarla Miami idi). Elinde Aldridge ve Lillard gibi 2 oyuncu olunca takımın oynayabileceği 2 oyun standart paket olarak geliyor. Aldridge’in sol bloktaki oyunu ve Lillard’ın tepeden picklerle yaratacağı hücum. Tabi ki bunlar yüzdeli hücumlar olsa da bir takımı elit seviyeye çıkarmaz. Burada da Terry Stotts devreye giriyor. Takıma adeta ezberlettiği flow offense şu ana kadar inanılmaz çalışıyor. Flow offense her ne kadar basit bir hücum olsa da bu kanat oyuncularıyla (Batum-Matthews[1]-Wright) ve Robin Lopez gibi NBA’in en iyi topsuz perdecilerinden biriyle yapılınca çok daha fazla keskinleştirilebiliyor. Ayrıca Aldridge ve Robinson’ın yüksek posttan net şutlarının olması hücumun üzerine çileği koyuyor.

Uygulamayı görmek isteyenleri şöyle alalım.(Videoyu hazırlayan arkadaş hücumdan biraz fazla etkilenmiş olsa gerek ki arkaya duygulu bir müzik yapıştırmış.)

Hücumun biraz süslendirilmiş birkaç hali de var. İlk video da twin zipper hücumu var. Uzunlar 1 saniye farkla kenarlardan kanatlara topsuz perde yapar ilk çıkan topu alır ve dripling yapmadan diğerine topu verir ve hemen bir perde daha alıp cut yapar ve BAM! Boş şut ve ya ters eşleşmeden potaya gitme şansı. Neyse görüntülere alalım.

Bir diğeri de Lillard için hazırlanmış bir hücum(Hands off-Swirl).  Yine hücum top hareketinden çok oyuncu hareketine ve topsuz perdelere dayanıyor.

Geçen sene Blazers savunma istatistiklerinde ligin en kötü 5 takımı arasındaydı (100 pozisyonda 107 sayı yiyorlardı). Savunma anlamında da Terry Stotts bu sene birkaç değişiklik yaptı. Portland en azından ligin en kötü savunmalarından biri değil artık. Robin Lopez’in Hickson yerine gelmesi bir kere takımı epey rahatlattı. Lopez her ne kadar elit bir savunmacı olmasa da yerine geldiği adam Hickson olunca takımda Mutombo etkisi yaratıyor. Özellikle yardım savunmasındaki istikrarı takım için çok önemli. Stotts’ın savunmadaki en büyük değişikliği ise bu Pick&Roll savunmasında oldu. Geçen sene ikili oyunlarda yüksek show-up’larla guardlara baskı uygulamaya çalışan Portland, kaba tabirle patlamıştı. Bu savunmayı etkili bir şekilde uygulayan Miami ve Fenerbahçe’nin aksine Portland’ın gerekli özelliklere sahip kısa ve uzunları olmamasından dolayı boyalı alan geçen sene rakip oyuncuların uğrak noktası olmuştu. Bu sene ise radikal bir şekilde tam ters savunmaya döndü Portland. Artık uzunlar 2’li oyunlara hiç çıkmıyor ve savunma sadece kısanın mücadelesine kalıyor. Toplu oyuncu perdeden sonra müsait pozisyon yakalasa bile bu değişimdeki tek amaç boyalı alana adam sokmamak. Şu ana kadar bu değişimin işe yaradığını söylesek yanlış olmaz. Görüntüler Blazer’s Edge’nin hazırladığı kolajdan.

Gelelim asıl soruya. Tamam, iyi hoş da bu Portland şampiyon olabilir mi sen ondan bahset bana. Portland’ın hücumuna güzellemeler yapsam da, bu hücum stilinin normal sezonda olduğundan daha fazla parladığını düşünüyorum. Play-off’da daha konsantre savunmalara karşı ekstra çözümler gerekecektir. Ancak bench bu esnekliği sağlayabilecek kapasite de değil. Aynı şekilde savunma , her ne kadar düzelse de Warriors, Spurs  gibi takımlar tarafından dağıtılabilir. Şuana kadar aldığı 5 mağlubiyetin 4’ünü %50 üzerindeki takımlara karşı olması bunun bir yansıması. Bu yüzden bana göre baba 4’lünün(Heat-Indy-Spurs-OKC) hala bir adım arkasındalar. Ancak sonuçta 28 maçta sadece 5 yenilgi aldılar bu epey iyi bir şey olsa gerek. Bahsetmeden geçmeyelim Rip City’nin çok iyi olduğu konulardan biri de maç sonu oynamak. 5 sayının altında biten 16 maçın 13’ünü kazanmayı bildi Portland. Bu konuda NBA’in en yüksek yüzdeye sahip takımı. Tabi burada aslan payı 2 gün üst üste maç kazandıran şutu atan yağız delikanlı Lillard’a gidiyor. Kapanışı onunla yapalım (Batum’a dikkat).

—–

[1] Wes Matthews’ın inanılmaz shot chartı.

Shotchart_1387821503216

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mehmet Kart

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler