Playoff Öncesi: Anadolu Efes

Anadolu Efes için ilk kurulduğu günden beri 7’den 70’e herkesin kullandığı tek bir tanım var: “Türk Basketbolu’nun Lokomotifi”. Ancak maalesef son 5-6 senedir yine sokaklardaki çocuklardan, eski toprak basketbol ‘fan’larına kadar herkes “bu paralarla, bu bütçeyle, bu beklentiyle, bu koskoca kulüp tarihiyle, nasıl başarılı olamayız” diye soruyor. Geçtiğimiz sezonun başında takımın başına ülkenin en önemli Koçlarından Oktay Mahmuti’yi getirip 2000’lerin başındaki son 8 kovaladığı o günlere dönüşü amaçladığını belli etmişti Anadolu Efes. Kariyerinin ilk 15 senesini (9 sene asistanlık-6 sene başantrenörlük) Anadolu Efes’te geçiren Mahmuti, tabiri caizse yuvaya dönmüştü. Başantrenör olarak 2001-2007 yılları arası görev yaptığı Efes Pilsen’de 4 şampiyonluk kazanmış, 4 defa da Türkiye Kupası’nı müzeye götürmeyi başarmıştı. Efes o yıllarda çekiştiği Ülker’e rekabette büyük üstünlük sağlamıştı bu başarılarla. İlk döneminde üst üste iki defa Final 8 görmeyi başaran Mahmuti, geçtiğimiz sezon da ikinci devrinin ilk senesinde Euroleague’de son 8 gördü. Ligde yarı finalde Banvit’e elenmesine rağmen, Avrupa’da çok önemli bir performans göstererek, Final Four’un kapısına kadar giderek eski günlere dönme sinyali vermişti. Ancak yukarıda da belirttim, yıllardır ayrılan çok büyük bütçeler ve elde kalan hüsranları koyunca kulüp farklı bir karar aldı bu sene. Her halükarda saygı duymak lazım ama Anadolu Efes’in “yara izleri”ne bakınca daha da hak veriyor insan.

Play-Off’lar Pınar Karşıyaka ile karşılaşacak olan Anadolu Efes’in, geride bıraktığımız sezonu nasıl geçirdiğine bir göz atalım istedik, yer yer istatistik yer yer sezona dair hatırlatmalarla.

Anadolu Efes bu sezona girerken beklentileri küçülttü, gençlere daha fazla şans verme kararı aldı. Ayrılanlar oldu, gelenler oldu, ama bir şekilde rotasyon oturtuldu. Artık işler rayına girmeye başladığında oyunu yönlendirmek adına bir önceki sezonun yıldızı Jamon Gordon’ın ve Planinic’in ellerine teslim edilmiş bir Anadolu Efes vardı. Savunma yükünü Kerem Gönlüm ve Doğuş Balbay’ın ekstra çabalarıyla taşıyan, hücumda Vasileiadis’i şutör olarak kullanan, zaman zaman Savanovic’in sırtına binen bir takım görüntüsündeydi Anadolu Efes. Üstüne üstlük, Cedi gibi, Emircan gibi, Okben gibi isimleri izlemeyi umuyorduk. Scotty Hopson sezona müthiş başlamıştı, Avrupa’daki ilk senesinde fırtına gibi esiyordu Euroleague ilk tur gruplarında. Yalnız ‘ufak’ bir pürüz vardı… Takımın pota altı Semih Erden-Stanko Barac ikilisine emanetti. İstikrar konusunda devasa problemleri olan iki isim, yetenek ve potansiyelin hakkını verememek suç olsa, ibret-i alem olsun diye Taksim Meydanı’nda sergilenecek iki isimle yola çıkmıştı Efes. İkili oyunlar, Post hücumları, Boyalı Alan savunması gibi artık basketbolun temel taşı dediğimizde söylenebilecek bütün hücum ve savunma düzenlerinin merkezi olan Pivot mevkiinde Barac-Semih ikilisi vardı Efes’in elinde.

Tabii ki, iki ismin de özellikle Semih Erden’in kariyerini hiçe saymak aymazlık olur. Genç yaştan beri Fenerbahçe’de Euroleague tecrübesi kazandı, NBA’de çok önemli isimlerle birlikte oynadı. Ama açık konuşmak gerekirse, Semih’in orada tutunamamasının sebebi de kendini geliştirememesi ve istikrarsızlığıydı maalesef. Bunun yanında Stanko Barac’ın pota altındaki “vur ensesine, al lokmasını” denilecek kadar naifliği, en kritik maçlarda dahi üstündeki vurdumduymazlık Anadolu Efes’i sevenleri çıldırtıyor iki senedir. Eh, zaten bu planla da fazla gidemedi Anadolu Efes, yavaş yavaş fire vermeye başladı. Euroleague’de de ilk tur gruplarından adeta Zalgiris’in ‘kıyağı’yla çıkmayı başarabilen takım Top 16’de birkaç sürpriz maç dışında bekleneni veremeyecek, taraftarını da yenilgilerden ziyade oyunla üzecekti

‘Bütçe ve hedef küçültme’ doğrultusunda, Top 16’dan sonrası hayaldi zaten. Ama ligde işler fena gitmiyordu Anadolu Efes için. İlk hafta alınan iç sahadaki Galatasaray LH ve Fenerbahçe deplasmanlarındaki yenilgilerin ardından 11 hafta maç kaybetmediler. Ama sezon başında ‘büyüklerin’ sonlara doğru ise tüm takımların kabusu haline gelen, Banvit’e içeride kaybettiler. Arkasından son hafta alınan Torku Konya Selçuk Üniv. 15 maçının 11’ini seri halde kazanan Anadolu Efes 11-4’le kapattı ilk yarıyı. Tabi bu esnada Aralık ayında, Efes’te büyük bir deprem oldu ve Oktay Mahmuti görevi bıraktı. Takımın istenen oyunu ve geçen seneki havayı yakalayamaması sonucu yollar ayrıldı ve başantrenörlük görevine Ivkovic’in Olympiakos’taki asistanı Vangelis Angelou getirildi ve kulislerde önümüzdeki sene takımın Ivkovic’e emanet edileceği konuşulmaya başlandı.

Koç değişikliğiyle düzende değişiklikler, oldu rotasyon değişti. Kızağa çekilen ve hatta kadro dışı bırakılan isimler oldu. Semih çok çok az süre aldı, üstünü değiştirmediği maçlar oldu. Özellikle içerideki Barcelona maçı heralde Semih Erden konusunda Aggelou için son nokta oldu. Yani oynamaya devam etti Semih ama, önümüzdeki dönem, sezonlar için Aggelou kafasından sildi diyebiliriz. Barcelona maçında 1 saniyeden kısa süre kala Dorsey’e tanıdığı tip imkanı ile karşılaşma uzatmaya gitti ve Anadolu Efes uzatmalarda kaybetti.

Büyük beklentilerle etrafına kadro kurulmaya çabalanan Planinic, hem istikrarsızdı hem de kötü oynadığı maçlar takım eline baktığı için felaketle sonuçlanıyordu. Geçtiğimiz sezonu mumla aratan Gordon. Diğer tarafta ise ilerlemiş yaşına rağmen bu isimlerin arasında yükseldikçe yükselen, tek başına ayakta kalan Kerem Gönlüm, verilen görevleri hücum savunma dinlemeden yapan Vasileiadis. Kadroya sonradan dahil edilen Milko Bjelica gibi önemli isimler takımı taşıdılar. Angelou’nun gelmesiyle Cedi başta olmak üzere, Deniz Kılıçlı, Emircan gibi genç isimler daha fazla süre aldılar. Yine büyük ümitler bağlanan ama beklentileri karşılayamayan Birkan’ın performansı yükseldi.

Avrupa’da Top 16 turunda Efes bekleneni veremezken, yenilgiler arka arkaya gelirken, ligde 2.dönem başladı ve Efes ilk dönem olduğu gibi ikinci dönem de ligi 4 mağlubiyetle kapattı. 22 galibiyet 8 mağlubiyetle normal sezonu tamamlayan Anadolu Efes’in yenilgilerini biraz irdelemek lazım.

Anadolu Efes normal sezonu 3.sırada kapatırken ilk 6 sıradaki takımlarla toplam 10 maç yaptı. Pınar Karşıyaka, Beşiktaş İF, Fenerbahçe Ülker, Banvit ve Galatasaray LH’la yaptığı maçları diğer maçlardan biraz daha ayrı tutmak, hatta istatistik, oyun ve set temposu bakımından bu maçlara eğilmek daha doğru olur. Nihayetinde Avrupa’da Top 16 gören Efes, hedef maçlara daha ciddi baktı, keza rakipleri de. Şimdi yine kendi seviyesinde bir takımla Play-Off serisi oynayacak Anadolu Efes için artık sezonun her maçı, “hedef maç” niteliğinde tabi ki.

Efes ilk dönemde Banvit, Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarını kaybederken Beşiktaş ve Karşıyaka’yı geçti. Efes’in ligin ilk iki haftasında İstanbul derbilerinde 85 ve 84 yediğini gördük. Şunu açık açık söylemek lazım, Efes’in 80 sayı yediği bir karşılaşmayı kazanması çok zor ve ekstra. Zaten ikinci dönem Angelou geldikten sonra saydığımız 5 takım içinde 75 üstü yediği tek takım Karşıyaka, onu da 80-76 mağlup etti Anadolu Efes. Angelou’yla birlikte ikinci dönem Banvit’ten ve Fenerbahçe Ülker’den 73 yerken, Beşiktaş’tan 71, Galatasaray’dan 67 sayı yedi. Bu sezon Avrupa’da da çok gördük, favori olmadığı zor karşılaşmalardan Anadolu Efes skor düşük tutmayı çok iyi başarıyor. Karşıyaka serisinde özellikle belirli dönemlerde sert savunmalar, belki karşılıklı faullerle yükselecek skor ve oyun izlememiz muhtemel gözüküyor.

Pınar Karşıyaka ligin en düşük asist yüzdesine sahip takımlardan biri, lig ortalaması %20 iken, Kaf-Kaf’ın asist ortalaması %16. Anadolu Efes bunu avantaja çevirebilir, rotasyonun doğru ayarlanması halinde Doğuş gibi, Birkan gibi bu sezon Avrupa sertliği görmüş dış savunmacılarla, Kaf-Kaf’ın bire birlerini durdurabilirler. Ancak Esteban Batista yine pota altında büyük sıkıntı yaratacaktır Anadolu Efes’e.

Fazlasıyla sayısal verilere değinmeden, daha ziyade izlediğimiz oyunu ve sezonun belli başlı maçlarının üstünden Anadolu Efes’in sene başından bu yana geldiği noktayı ve Play-Off’lara doğru gidişatını okumaya çalıştık. 5 senedir Şampiyonluk göremeyen Türk Basketbolu’nun markası Anadolu Efes’in şampiyonluk şansı şimdilik zor gözüküyor. Ancak her seriyi tek tek çalışırlarsa, her maçı final havasında oynarlarsa sürpriz yapabilirler. Asıl soru Efes’in oyuncu grubu her maça final havasında odaklanmaya müsait mi, bunu tartışmak lazım. Eğer bu turu geçerlerse biz de bazı ihtimalleri daha rahat telaffuz edebiliriz tabii.

5 YORUMLAR

  1. Çok güzel yazmışsınız, kutluyorum.

    Bu eşleşmede Efes’in yabancı tercihinin önemli olacağını düşünüyorum. Takıma katıldığında şüphe ile bakmıştım ama Stephens beklediğimin üstünde oynadı. Boy dezavantajına rağmen bu seride oynarsa Batista’ya karşı önemli bir savunma hamlesi olabilir. Yalnız sorun şu ki Steph oynarsa Zoran-Kostas ikilisinden biri çıkmak zorunda, bu da dış oyuncu rotasyonunu daraltacak.

    Ben Efes-KSK serisindeki maçların her halükarda düşük skorlu maçlara sahne olacağını düşünüyorum.

    • Teşekkürler Arif Bey.
      Düşük skor konusunda düşüncelerinize kesinlikle katılıyorum. Ki zaten Aggelou geldikten sonra Anadolu Efes’in kritik maçları düşük skorda tutmak gibi bir eğilimi olduğunu görüyoruz. Banvit, Galatasaray, Karşıyaka, Fenerbahçe Ülker keza Türkiye Kupası ve Avrupa’daki karşılaşmalar, skorlar da genelde bu şekilde ancak istisnai durumlarda bile Anadolu Efes hep tempoyu düşük tuttu. Rakiplerin vurup geçmesine izin vermedi çoğu zaman. Özellikle de aynı seviyede olduğu rakiplerde.

      Yabancı konusunda ise, şahsi görüşüm, Vasileiadis’i kesmek Efes adına kaba bir tabirle ölüm olur. Planinic’in kariyeri ve kartviziti çok iyi; ancak bu sezon rol ve beklentilere karşın verdiği katkı ortada. Barac’ın da kesilmesi çok mümkün değil, Bjelica zaten belirli bir seviyede katkıyı hep veriyor. Süper yıldız olmamasına rağmen kenar yönetimini hayalkırıklığına uğratma riski çok az, o seviyeyi tutturmayı başarıyor. Uzunlardan fire vermesi de olası değil Aggelou’nun. Böyle üstüne düşünmesi bile zor bir kararken, Anadolu Efes teknik ekibinin işi zor. Özellikle ilk maç kazanılırsa gelecek turları düşüneceklerdir ve kimseyi küstürmemek adına farklı oyuncuları maç kadrosuna almayacaklardır diye düşünüyorum ben. Yine de kendisini sevmeme rağmen, Planinic’in ilk etapta kesilmesi ve düşük tempolu setlerin Gordon’ın ellerine teslim edilmesi en doğru hamle olur diye düşünüyorum.

      Stephens’a da ufak bir parantez açalım, Anadolu Efes’in özellikle kısa zaman dilimlerinde döndüğü alan savunmasında atletizmiyle müthiş bir koz bence. Pas kanallarını gölge gibi kapatıyor. Batista’nın arkasında durmak için fazla ince bence. Batista’nın post oyununu kesmesi çok zor. Ancak Batista’nın oyun görüşü çok çok iyi, Efes’te de izledik Karşıyaka’da da izliyoruz. Batista’yı uzunlarla bire bir kitlemek ve seti durdurmak adına iyi bir hamle olabilir. Bunun dışında Esteban Batista’yı bire birde savunması çok çok zor bence, Batista da ‘undersized’ bir oyuncu ama, ciddi bir fizik avantajı olacaktır.

      Esasında benim nihai görüşüm, 1-3-1 Batista üzerine kurulacak bir alan savunması, Gordon-Birkan yer yer Stephens’ın uzunları rahatsız edeceği bir düzen etkili olabilir Karşıyaka’ya karşı, ancak özellikle İzmir’de seyircisini arkasına alan Karşıyaka bu savunmayı feci şekilde cezalandırabilir, o dengeyi iyi tutturmak lazım. Aggelou’nun yapacağı savunma hamlelerini merakla bekliyorum.

  2. efes’in EL’de oyunuyla üzdüğünü düşünmüyorum, angelou sonrası gereken azami mücadeleyi gösteren bir efes vardı sahada bence geçen yılki beşiktaş ve fbü ile karşılaştırınca. onun dışında yazıdaki tespitlere katılıyorum. karşıyaka çok formsuz, efes de nispeten yetersiz. düşük skorlar tahmini de mantıklı. eline sağlık.

  3. Teşekkürler.

    Gereken mücadele ve azimin gösterildiğinde hemfikiriz ama Efes’in her halükarda gruptan çıkma heyecanını vermesi lazım Top 16’da, en azından bu sistemde. Hedef küçülmesi ve geçmiş yıllarda yapılan yönetimsel hataların bedeli biraz.

    Dediğiniz gibi Efes geçmiş yıllardaki gibi değil, Karşıyaka her zaman sürpriz yapabilir, ama en iyi dönemlerini geçirmiyorlar, sert ve heyecanlı maçlar izleyeceğiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler