Orhun Ene: ”İyi niyet ve büyük ümitler ile altın jenerasyon balonu şişirildi…” | TB ÖZEL

Ülke topraklarında basketbolun sembol organizasyonlarından biri haline gelmiş, büyüklerimizin bizlere anlatılmaya değer anılarla yad ettiği köklü basketbol kulübü TOFAŞ’a konuk olup, Koç Orhun Ene ile yeni TOFAŞ projesinden, ülke basketbolunun temel problemleri ve ünü sınırlarımızı aşmış(!) altın jenerasyonlarımıza kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Soru cevap yöntemi ile değil de anlatı şeklinde ilerleyecek bu keyifli röportajımız ile sizleri baş başa bırakmadan önce koçun ifade ettiği her cümlenin altının kalın kalın çizilmesi gerektiğini kişisel bir görüş olarak dile getirme niyetinde olduğumu bilmenizi isterim.

*

Yeni TOFAŞ kadrosu, doğru model ve yabancı oyuncu yerine tercih edilebilecek düzeyde iyi yerli oyuncu yetiştirebilmek…

Profesyonel bir iş yapıp, bunun karşılığında para kazanıyoruz fakat kariyerim boyunca takımdaki arkadaşlık ortamının çok önemli olduğuna inandım. Oyuncularınız antrenman ya da maçtan sonra birbirleriyle vakit geçirmekten keyif alıyor ise doğru kimyayı o zaman oluşturmaya başlıyorsunuz. Bu sezon da buna dikkat etmeye çalıştım. Mesleğini iş etiği çerçevesinde icra edebilen ve aynı zamanda takım olgusuna uyum sağlayabilecek oyuncular tercih ettim. Birbirleriyle oynama alışkanlığı olan kadro çekirdeğini muhafaza etmek bu konudaki ilk adımımız oldu.

‘‘Büyük bütçeler ve yabancı oyuncuların dümende olduğu bir yapı mı yoksa genç yerli oyuncuların ön planda olduğu bir yapı mı?’’ Bu tartışmanın ortaya çıkmasının en büyük sebebi paradır. Paranız varsa ilk planı yoksa ikincisini uygularsınız ki bu Türk basketbolunun bana göre bugüne değin yaşadığı en büyük ikilemlerden biri olmuştur. Milli takımlara çok fazla sayıda yerli oyuncu göndermek, bu sistem içerisinde başarı gibi algılanıyor, buna katılmıyorum. Kadromdaki yerli oyuncu, yabancıya tercih edebileceğim seviyeye gelebiliyorsa asıl başarı budur. Şu an büyük bütçeler ile mücadele eden takımlarımızda oynayıp, herhangi bir yabancıya tercih edebileceğiniz tek oyuncu Cedi ise burada bir yanlış var demektir.

Doğru modeli oluşturmak zorundasınız, organizasyon becerilerinin zirveye çıktığı dünya basketbolunda sadece para odaklı hareket etmek başarısızlığın ilk adımı…

mkm_0101

Beş yabancı tercihi, yabancı sınırı, altyapı milli takımları, Eurocup daveti ve fikstür

Biz sezona beş yabancı oyuncu ile başlayacağız. Bu, sezon içerisinde altıncısı için kesinlikle hamle yapmayacağımız anlamına gelmiyor fakat birinci ligden gelen ekipte ülke basketbolunu çok iyi bilen, tecrübeli oyuncularım var. Onların yanında süre vermeyi düşündüğüm yine geçen sezon bizimle beraber dört genç oyuncum mevcut. Bu çekirdeğe mümkün olduğunca az ekleme yapmak istedim zira basketbol adına doğruları yapabilmek için takımdaki her oyuncumun gelişimine odaklanmam gerekiyor. Bir istikrar ve pozitif devamlılık yaratmak isterken alttan gelen omurgayı birden kesip atmak yanlış bir hamle olurdu.

Yabancı sınırı şu olmalı, bu olmalı gibi bir ifade kullanmayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim ki yabancı kuralının değiştirilmesi esnasında aceleci davranıldı. İlk heyecan ile detaylı değerlendirme ve analizler yapılmadan karar alındı. Avrupa kulüpleriyle rekabet etmek isteyen tepe takımlar ile ligin alt sıralarındaki takımlar adına olumlu, bizim de içlerinde yer aldığımız ara basamaktaki takımlar için ise olumsuz bir değişim oldu. Spor Toto gelirlerinden gelen tüm parayı üst yapıdaki yabancı oyunculara aktarıp, altyapı için hiç bütçe ayırmamak en kolayı fakat biz ideali olan bir takım olarak altyapı değerlerimizi de geliştirmek istiyoruz. Dürüstçe ifade edebilirim ki yaptığımız yatırıma karşın henüz alt yaş gruplarındaki organizasyon düzeyimiz istediğimiz noktada değil. Biz TOFAŞ olarak bunun muhasebesini yaparken altyapı yatırımı olmayan birinci lig takımlarının yaklaşımını anlamak mümkün değil.

Altyapı ile devam edeyim. Altyapı milli takımlarındaki hazırlık sürecimizi eğitim sistemimizdeki dershane modeline çok benzetiyorum. 2007 U19 Dünya Şampiyonası’nda takımın başında olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki hiçbir ülke o şampiyonalar için bizim kadar yoğun bir hazırlık süreci geçirmiyor. O noktalarda başarılı olabilmek için belirli seviyedeki oyunculara gerekli yüklemeleri yapıp, madalya veya sıralama elde ediyoruz. Bunu üniversiteye girmek gibi düşünün, peki üniversite bittikten sonra ne oluyor? İş hayatı, dershanelerde size yapılan yüklemeyle çok da ilgili olmadığı için çuvallıyorsunuz. Kısa vadeli düşünmenin sıkıntısını yaşıyor, geleceğe değil başarıya yatırım yapıyoruz.

Evet, Eurocup’ın bir daveti söz konusu fakat bu konuyla ilgili detaylara Tolga Öngören hakim. Organizasyon, ‘’Koç, bu sezon Avrupa’da oynayacağız’’ der ise ona göre hareket edilir ama şu an çok hakim olduğum, üzerinde düşündüğüm bir konu değil.

Sezonun hemen başında Darüşşafaka, Galatasaray ve Efes ile oynamak bence dezavantaj. Şu anki durumda sadece yerel ligde mücadele edeceğimiz gözüktüğü için bu maçları tüm hafta boyunca çalışma şansımız olacak. Maç trafiğinin arttığı sezon ortasında bu ekiplerle karşılaşmak benim şahsi tercihim olurdu açıkçası.

79’ sınıfı, NCAA’ye yoğun göç, altın jenerasyon ve bu sezon izleyeceğimiz TOFAŞ!

Evet, 79’ sınıfıyla ilgili röportajı ben de okudum ama okurken üzüldüm. O takımdaki çocukların hepsi çok iyi insanlar bunu samimiyetle söylüyorum fakat kimse öz eleştiride bulunmamış, herkes birbirini suçlamış. Dürüst konuşmak gerekirse NBA’e ilk kez oyuncu gönderen, bazı şeyleri yeni yeni fark etmeye başlayan Türk basketbolu o dönem söz konusu jenerasyonunun yaratacağı etkiye hazır değildi. Ego savaşları da oldu olmadı diyemem ama 2001’de huzur ve takım birlikteliği yoktu. Evimizde bir şampiyona oynuyorduk ve başarılı olmak zorundaydık, kendimizi baskı altında hissediyorduk. O şampiyonada Mirsad ile ben aynı odada kaldım, Aydın Ağabey, beni göz kulak olmam, takıma ağabeylik etmem için çağırmıştı. ‘’Keşke Orhun o jenerasyon ile daha fazla vakit geçirseydi’’ demelerinin sebebi de bu. Hep iletişimi güçlendirmeye çalıştım ama milli takımda 2010 yılına kadar o bütünlük bir türlü sağlanamadı. Ben, fizikli uzun oyun kurucuya asla karşı değilim ama o dönem Yugoslavya’dan özenip, oyun kurucu pozisyonunu uzatma düşüncesi ortaya çıktı. Neden bunu kopyalama gereği duyduk? Yunanistan’da çalışan birçok Sırp antrenöre rağmen onlar benzer bir yola gitmeyip, kendi sistemlerini inşa ederken biz neden kısa yolu tercih ettik inanın bilmiyorum. Bu konu saatlerce anlatsam bitmeyecektir, o yüzden bir nefes alalım istiyorum.

NCAA konusuna ise çok net değineyim; eğitim ve spor hayatını birlikte yürütmek için NCAA’i tercih eden oyuncuların doğruyu yaptığına inanıyorum. Bizim kulübümüzden de giden bir arkadaşımız oldu, elimizden geldiğince önünü açmaya çalıştık. Orada atletik meziyetleri yüksek, daha kuvvetli ve öz güveni yüksek oyuncular haline gelmeleri bir yana 23 yaşına kadar genç oyuncu muamelesi görme şansları var. Bunu eğitim hayatıyla da birleştirme vizyonu göstermeleri takdir edilesi. ”Yabancı sınırı devam etsin ama şans veremediğimiz oyuncularımız basketbol ve eğitim için NCAA’i tercih etmesin, bizde kalsın” mantığı bana pek tutarlı gelmiyor açıkçası. Biz zamanında bu vizyonu gösteremedik çünkü bilmiyorduk. Benim akademik kariyerim yakın jenerasyondaki diğer arkadaşlarıma göre daha iyi olmasına rağmen hep keşke eğitim konusunda bir yol gösteren olsaydı demişimdir. 19 yaşındaki bir çocuğu A Takım ile soyunma odasına koymak büyük baskı ortamı yaratıyor. Onları öğrenci olmadan profesyonel basketbolcu olmaya itiyoruz. Bugün biz bile TOFAŞ olarak bu konuda eksiğiz, yeterli seviyede değiliz.

orhun_ene_4

Kime göre altın jenerasyon? İyi niyet ve büyük ümitler ile bu çocuklara en başından itibaren altın jenerasyon etiketi yapıştırıldı. Bu balon iyi niyet ile şişirildi ve gerçekçi davranılmadı. Ne yazık ki bugün bu balonun patladığını görüyorsunuz. Her yaş grubundan bir ya da iki oyuncuyu A Milli Takım seviyesine çıkarabildik mi? Hayır. O halde ben bu altın jenerasyon hikayesine inanmadığımı söylemeliyim. İstisnalar hariç kendi kulüp takımdan üç beş dakika oynayan, yabancı oyuncuya tercih edilebilecek düzeyde olmayan oyunculara altın jenerasyon etiketini vurmak, spor kamuoyuna bu algıyı yerleştirmek, en başında bu çocuklara haksızlık. 19-24 yaş arasındaki gelişimlerini görmeden bu algı yaratıldı ve gelecekteki yaş grupları beklenti/potansiyel açısından bunun sorunlarını yaşayabilir.

Röportajın başında da söylediğim gibi ülke basketbolunu bilen bir oyuncu grubum ve adım adım ileri götürebileceğim genç oyuncularım var. İç sahada zor kaybeden, yüksek çalışma disiplinine sahip, basketbol adına doğruları yapmaya çalışan bir takım arzu ediyoruz. Hazırlık döneminde bunun olumlu sinyallerini de aldık ama kesin bir basketbol tarzını şimdiden ortaya koyup, bunun üzerine fikir inşa edilebilecek bir ligde oynamıyoruz. Şöyle ifade edeyim, en temel hedefimiz sezonu ilk altı takım içerisinde bitirebilmek bunun için de her şeyden önce sıkı çalışan bir takım olmak zorundayız.

Vasilije Micic hamlesi, Yeni Nesil TOFAŞ, Darüşşafaka ayrılığı ve modern basketbol…

Bence, Micic Euroleague seviyesine çok erken geçiş yaptı. Oyun olgunluğu açısından belirli bir düzeye ulaşmadan Euroleague gibi sert bir arenada mücadele etmek istikrar sorunlarına sebep olabilir, bu çok doğal. Bizim yapımız içerisinde bu istikrar sorununu çözeceğini ve bu kez gerçekten bir Euroleague oyuncusu seviyesine geleceğini düşünüyorum. Az önce plandan bahsetmişken şunu söylemek olmaz; tecrübeli Barış Ermiş, Micic, genç Kadir ve Banvit’te de zaman zaman oyun kurucu olarak kullandığım Mejia’ya sahip olduğum için sık sık iki oyun kuruculu bir plan uygulamaya çalışacağız, sonuçlarını hep birlikte görürüz.

Geçen sezonun ortasında ‘’Yeni Nesil TOFAŞ’’ adında bir projeyi hayata geçirdik. Plan, bütçe, oyuncu ekseninde sıkışıp, tek taraflı düşünmeyen bir organizasyon yaratmak istiyoruz. Altyapıdan gelen her oyuncumu A Takım’da kullanma iddiasında bulunamam ancak en azından kendi ürünümüzü yaratma konusunda ısrarlı olacağımızı söyleyebilirim. Bu işi biraz da evlilik gibi düşünelim; profesyonel yaşantının önemi malum fakat buna göre hareket etmek artık yeterli değil. Oyuncuların katılmaktan mutluluk duyacağı bir organizasyon haline gelmek, istikrar yaratmak temel hedefimiz.

Darüşşafaka’dan ayrılmak tamamen kendi tercihimdi. Bunu görüşmesini birinci lige yükseldiğimiz sezonun ortasında yapmıştık ve üç yıllık bir kontratım olmasına karşın devam etmek istemedim. İşe başlarken bana sunulan proje ile sezonun ortasına geldiğimizde dile getirilen proje arasında ciddi farklar vardı, bu benim kabul edebileceğim bir şey değildi. Şunu da ekleyeyim o takımı sezon içerisinde yaşanan tüm sorunlara rağmen birinci lige çıkarmak kariyerimdeki en büyük başarılarımdan biridir.

Basketbol çok değişti ve değişmeye de devam ediyor. Temel oyun bilgisi ve yetenek ekseninde ilerleyen eski oyun artık yok. Önceden her oyuncunun şut atabilmesi, asist yapması, topla oynayabilmesi gerekirdi ama bugün organizasyonlar ön planda. Örneğin bir beş numaranın şutu olmasa da olur ya da dört numaralar alçak post oynamak zorunda değil gibi yaklaşımlar söz konusu… Günümüz basketbolunda güç ve atletizm temel unsur ve sistemler geçmişe oranla çok daha ileri düzeyde fakat eski tarz basketbol çok daha keyifliydi. Oyunun eğlence tarafı, oyuncu tercihleri, oyun bilgisi bana göre daha yüksekti. Oyun zekası ile birçok şey daha keyifli hale gelebiliyordu fakat fiziksel nitelikler şu an bunun önüne geçmiş durumda.

*

Misafirperver davranışları ve samimi cevapları sebebiyle Sayın Orhun Ene’ye teşekkür eder, kendisi ve TOFAŞ Spor Kulübü’ne yaklaşan basketbol sezonunda başarılar dileriz.


Röportaj: Onur Coşkun&Ömür Özcan

Düzenleme: Onur Coşkun

Fotoğraf: Mustafa Kemal Makinacı/TOFAŞ

Görsel: Anıl Arpat

3 YORUMLAR

  1. Özellikle dershane altyapımız için kurduğu bağlantıyı doğru buldum. Ama önemini büyük görmüyorum. Sorun için milli takımlara değil. Kulüplerin altyapılarına bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bir de son paragraf basketbol için genelleme yapılıyorsa katılmıyorum.

  2. Bu adam gerçekten 10 numara bir insan. Kelimesi kelimesine doğru şeyler söylemiş. Ayrıca Yiğiti,Berkanı,Kadiri ve hatta belki de Muhsini bile A milli takım seviyesine getirebileceğinden eminim

  3. Sn Ene camia içindeki konumu gereği birçok hatayı net ve kibar bir şekilde ifade etmiş. Özellikle genç oyuncuların gelişimi, tercihleri ve mevcut sistem ile ilgili ifadelerin daha çok tartışılması gerekir diye düşünmekteyim. Bu ve buna benzer düşünceleri yıllardır camia içinde seslendirenler bir şekilde görmezden gelindi, dinlenir gibi yapılıp hasır altı edildi… Sonuçları hep birlikte izliyoruz… Ancak yıllardır devam eden hatalar, hata olmaktan çıktı, neredeyse yasası olsa suç olarak değerlendirilecek… Geleceğimiz genç jenerasyonlarımızdadır. Öncelik her zaman iyi değerlere sahip eğitimli ve donanımlı insan yetiştirmek olmalıdır. Yani eğitim olmazsa olmuyor! Akraba eş dost ayırımı yapmadan gerçekten yetenekli olanlara basketbolu da monte edecek yöntemi geliştirebilirseniz sisteminizi kurar kendi ekolünüzü konuşmaya başlarsınız. Sn Ene’nin röportajını okuyunca şu soru aklıma takıldı. Acaba efsane 79 jenerasyonundan kaç kişi arkadan gelen jenerasyonların gelişimi için planlanmış organizasyonlarda yer aldı veya alıyor? Ülkemizde süreklilik arz eden böyle bir organizasyon var mı? 🙁 Ya da kaçı genç oyuncuların egolarını tavan yaptıran ancak gelişimlerini yerle bir eden mevcut manejerlik sisteminde yer almış veya alıyor???…… Açık yüreklilikle yapılmış değerli bir röportaj. Sn Ene’ye ve emeği geçenlere teşekkür ederim….

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler