Michael Jordan’dan sonra en iyisi: ”Tim Duncan” | ÇEVİRİ

Başından beri Tim Duncan’dı.

Duncan’ın gözüme çarptığı ilk anda nerede olduğumu hatırlayamıyorum ama ruhumu parçaladığı ilk anı iyi hatırlıyorum. Sekizinci sınıftaydım ve yaz sıcağına katlanabilmek için Amerikan tıraşlı saçımı neredeyse kazıtmıştım. Sezon sonuna doğru bir Knicks-Spurs maçıydı. Allan Houston’ın ipeksi pürüzsüzlükte, şut ağırlıklı 31 sayısına rağmen New York ezilmişti, 95-78. San Antonio, 25 sayı (10/16 isabetle) ve 10 ribaund üreten bir çaylak pivot sayesinde basıp, geçmişti.

Fakat yine de kahredici olan attığı sayı miktarı değildi. Kahredici olan Duncan’ın bir cerrah edasıyla takımımı alt etme tarzıydı. Operasyonu küstah bir verimlilikle gerçekleştirirken aynı zamanda merhametsizdi. Pragmatik bir gaddarlıktı bu. Knicks’in ona verecek bir cevabı yoktu, asla olamazdı da. Duncan’ın 1999 finallerinde New York’un üzerine sifonu çekmesine daha bir yıl olmasına rağmen bu takımın/adamın yakın gelecek için benim takımımdan/adamlarımdan daha iyi olacağı kesindi. 30 yaşıma kadar böyle olacağını sanmıyordum ama işte buradayız ve Tim Duncan hala benim adamlarımdan daha iyi.

the-cauldron.com
the-cauldron.com

Ama konu Tim Duncan’ın çocukluğumu mahvetmesi değil. Konu, Shaq devrinin başlangıcından Kobe devrinin sonuna kadar aslında Tim Duncan devrinde yaşıyor olduğumuz gerçeği.

İstatistikler bunu kanıtlıyor. Duncan ve Kobe beş şampiyonluk kazanırken O’Neal’ın dört şampiyonluğu vardı. Ama Duncan’ın ikisinden de fazla normal sezon MVP’si ve finaller MVP’si ödülü var. Ayrıca başka kimsede olmayan “üç ayrı on yılda en az birer şampiyonluk kazanma” unvanına sahip.

Fakat Duncan’ın sadece elit çağdaşlarının her birinden ayrı ayrı daha iyi olduğunu değil tamamından daha iyi olduğunu kabul ettiğimiz zaman bire bir kıyaslamalar oldukça alakasız hale geliyor.

Duncan gelmeden önce sürekli kaybeden bir kulüp olan San Antonio Spurs üzerindeki Duncan’ın saf etkisini bir düşünün. Kusur bulmaya çalışanlar onun David Robinson’a yaslandığını söylerler, (veteran liderliği!) ve sonra Tony Parker ve Manu Ginobili (draft piyangoları!) ve şimdi de Tiago Splitter, Kawhi Leonard ve Boris Diaw. (yönetimin sihri!) Ve tabii ki Pop! Pop’u unutmayın!

Şunu bir netleştirelim: Modern San Antonio Spurs Tim Duncan’sız var olamazdı. Birileri şöyle iddialı bir argümanla gelebilir: – Amiral (David Robinson) ve Buz Adam (George Gervin) kusura bakmasın – “US Virgin Islands şehre girmeden önce Spurs ortalıkta yoktu bile.” Robinson’a (Duncan’dan önce sadece bir kez konferans finali oynadı) veya George Gervin’e (Spurs’ün NBA’e alınma sebebi kendisidir) saygısızlık etmek istemem ama Allah aşkına! “Duncan’dan Önceki” (D.Ö.) Spurs kimsenin umurunda olmayan bir şehrin alelade bir takımıydı. Şimdi ise takım oyunu hastalarının ıslak rüyası olmuş durumda. İstatistiksel açıdan parlayan bir örnek, insanların bayıldığı bire bir oyun müessesesinin antitezi.

”İnsanların bayıldığı bire bir oyun müessesesinin…”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler