Grupların Ardından (U18 Avrupa Şampiyonası)

Belcika-Italya

Konya’da U18 Avrupa Şampiyonası başladı ve ilk üç gün geride kaldı. Grup, grup takım ve oyunculara göz atalım…

A Grubu

Grupta sürpriz bir kez oldu benim adıma, o da Belçika’nın İtalya’yı yenmesiydi. Ancak grubun birincisi İtalya’yı yenen Belçika’nın dün Letonya’ya yenilmesi ve gruptan çıkamaması da kötü oldu tabii ki.

İtalya, beklenildiği gibi bütün oyununu Mussini ve Flaccadori ikilisinin üzerine yıkmış. Özellikle de Mussini. Turnuvanın en çok maç başına sayı atan oyuncusu ve aynı zamanda en çok şut deneyen de oyuncusu (maç başına 17 saha içi denemesi var). Diğer oyuncuları Flaccadori de Mussini’nin ardından turnuvanın en çok şut atan ikinci oyuncusu (maç başına 14.3 saha içi denemesi var). Yani bu şu demek anlamına geliyor: İtalya’nın saha içi denemelerinin neredeyse yarısı, bu ikiliden geliyor. Keza bu ikilinin skora katkısı da maç başına neredeyse 40 sayı. Turnuva öncesi Donzelli, La Torre gibi en iyi forvetlerini sakatlıklardan dolayı kadroya alamayan; Oliva gibi en iyi uzunlarının Amerika’daki turnuvalar için izin istemesinin ardından ondan da yoksun olan İtalyanlar, bu turnuvada iyice Flaccadori&Mussini ikilisine bağımlı oynuyorlar. Kolay olan gruplarında pek sorun yaşamadılar. Ancak Litvanya, Hırvatistan, Fransa gibi takımlara karşı zorlanacaklardır. Fransa’yı pek iyi görmedim ama diğer iki takıma karşı oynayacakları maçları dikkatle izlemek lazım. Picarelli de iyi katkı veriyor ancak 3-4-5 numaralardan katkı almaları gerek.

Gruptan ikinci çıkan Letonya gerçekten çok savaşan, yürekli oyunculara sahip bir takım. Belkide turnuvanın en iyi yetenekli takımlarından değiller ancak çok iyi savaşıyorlar ve Letonya 3 maçın ardından turnuvanın en az sayı yiyen 3. takımı (maç başına potalarında ortalama 64 sayı gördüler). İlgi çekici yetenekleri elbette uzunları Rinalds Malmanis. Onun dışında kısaları Rihards Lomazs da ilk 3 maçın ardından iyi iş yaptı diyebiliriz. Özellikle de kazandıkları Polonya maçı galibiyette büyük bir etkisi vardı. Çeyrek finale yaptıkları iyi savunma onları çıkartır mı bilemiyorum ama savunmaları ne kadar iyiyse, hücum performansları da bir o kadar kötü. Eğer ki ikinci turda hücum performanslarını biraz daha arttırmayı başarırlarsa, belkide bir sürpriz yapabilirler.

Polonya, son maçta İtalya’ya yenilmesine rağmen Letonya Belçika’yı yenince gruptan çıkmayı başardı. Önemli uzunlara sahipler ve turnuvanın belkide en ribaundçu takımlarından birisi Polonya. Kulka gibi çok iyi bir power forvetleri, Olejniczak gibi iyi pivotları ve keza Kulka’nın dışında da bir yaş küçük olmasına karşın Maciej Bender gibi de yine uzun, iyi bir fiziği olan power forvetleri var. Kısalarda ise ’97 doğumlu diğer oyuncuları Marcel Ponitka ön plana çıkıyor. Takımı adına maç başına attığı 13.3 sayıyla bu alanda liderdi. Oyun kurucu olarak pek beğenmesem de (asist-top kaybı oranı çok kötü, maç başına 1 asist’e 3 top kaybı yapıyor), Ponitka iyi bir skorer guard diyebilirim. Üst turda bakalım nasıl bir performans sergileyecekler?

Belçika’yı elbette diğer takımlardan daha fazla izlemeye çalıştım. Takımda iki tane yarı Türk oyuncu var: Sami Demirtaş ve Thomas Akyazılı. Özellikle de Thomas, kendi jenerasyonunun en iyi guardlarından birisi ve İtalya maçında bunu fazlasıyla kanıtladı diyebilirim. Belçika bence ilk güne iyi hazırlanamamıştı. Yani bence Polonya’yı yenebilecek güçte bir takım ancak Polonya’ya yenilerek, gruptaki işlerini biraz zorlaştırdılar. İtalya’yı yenerek her ne kadar işin içinde kalsalar da dün Letonya karşısında maçın başından sonuna kadar gerideydiler. İtalya karşısında çok efor sarfeden Thomas’ın da çok kötü bir maç çıkarmasıyla, Belçika grubun sürprizini yapmasına karşın Letonya’ya yenilerek bir üst tura çıkamadı ve şimdi A Division’dan düşmemeye çalışacaklar.

Hirvatistan-Fransa-3-Gun1

B Grubu

Hırvatistan, şüphesiz ki turnuvanın Türkiye ile birlikte en yetenekli takımı. Hatta bence turnuvada finali de eğer çok büyük sürpriz olmazsa bu iki takımın oynaması lazım. Birçok NBA’den gelen scout, turnuvadan direkt önümüzdeki seneki draft’a girse (’97 doğumlu olduğu için 2016 draftına en erken girebiliyor), Dragan Bender’i düşünmeden seçeceklerini söylediler. Özellikle de Litvanya karşısında yaptıkları gerçekten inanılmazdı (%68.4 saha içi isabet ile 34 sayı-14 ribaund-2 top çalma-2 blok ve 0 top kaybı!). Takım olarak turnuvanın namağlup tek takımı Hırvatistan, 4 önemli istatistikte de turnuvada 1. Sırada yer alıyor: maç başına ortalama sayı, ortalama toplam ribaund, ortalama asist, ortalama yenilen sayı. Bireysel olarak herhalde beklentinin biraz altında kalan oyuncuları Lovro Mazalin oldu. Onun da işin içine girmesiyle birlikte Hırvatlar gerçekten durdurulması çok zor bir takım olabilir. Pota altında da keza Zizic ve Arapovic gibi önemli iki uzuna sahipler. Bilindik isimlerin dışında Luka Bozic’ten ilk 3 maçın ardından çok iyi katkı aldılar. Ama, bir şey hatırlatayım ve tüm bu güzel yazdığım şeylerin ardından biraz sizleri kuşkuyla baş başa bırakayım:

Bender, Zizic, Mazalin’li Hırvatistan, geçen sene de U16 Avrupa Şampiyonası’na fırtına gibi başlamıştı (üst üste 6 maç kazandılar grup ve ikinci turda ve bütün maçlar en az 6, en fazla 52 sayı farkla bitmişti!) ancak çeyrek finalde İspanya’ya yenilerek turnuvaya veda etmişlerdi…

Litvanya açıkçası benim Hırvatistan maçında beklentimin yüksek olduğu bir takımdı. Gruptan ilk 2’de çıkacaklarını biliyordum ama Hırvat maçında ikinci yarı dağılmaları beni şaşırttı ve ileri ki maçlar için ister istemez içimde soru işaretleri doğurdu. Elbette Sabonis’in o maçta oynadığı oyun şu ana kadar oynadığı belki de en kötü Avrupa Şampiyonası maçıydı. Şunu kabullenelim: Litvanya takımının yarısı Sabonis. Eğer ki Litvanya büyük maç kazanmak istiyorsa, Domas’ın iyi oynaması gerekiyor. Ancak rakiplerin arkasında duracak birden fazla uzunu varsa (mesela Hırvatların Zizic ve Arapovic gibi) onu durdurma ihtimali oluyor. Takımda yan parçaların da nasıl işleyeceği önemli bir faktör. Litvanya çeyrek finale büyük bir sürpriz olmazsa çıkacaktır ancak bu grupta oynayacakları özellikle İtalya maçını kazanarak, büyük maç kazanabileceklerini göstermeleri gerekiyor. Pek beğenmediğim, belkide hatta küçümsediğim Fransa’yı zar zor yendiler…

Fransa’yı şu ana kadar baya kötüledim. Ama cidden durum öyle. Onlar hakkında beni heyecanlandıran tek şey, Isaia Cordinier. Bütün NBA insanlarını da şu ana kadar Fransa maçı izlemesini sağlayan yetenek diyebiliriz. Milli takım seviyesinde daha önce oynamadı ancak o da biraz geç gelişip, kendini kanıtlayanlardan. Onun dışında genel olarak Fransa takımının U16’ya göre ilerlemediğini, aynı hatta bazı oyuncuların gerilediğini gördüm. Belki yine bir şeyler yapabilirler, belli olmaz ama turnuvada en seyretmesi zevksiz takımlardan.

İngiltere bu grup için biraz fazla güçsüz kaldı. Turnuvanın da muhtemelen en kötü takımı diyebilirim. Aslına bakarsanız tek tek, Steel ve Ogunleye gibi iyi guardlara sahipler ancak muhtemelen 3 maçın ardından oynamayan sakat Akodo’nun eksikliği onları çok derinden etkilemiş. Bakalım B Division’a düşen takım İngiltere mi olacak?

C Grubu

Yunanistan ’96 ve ’97 jenerasyonunda önemli yeteneklere sahip. Türkiye maçında da aslında iyi bir oyun ortaya koydular ancak sonlara doğru skor üstünlüğünü kaptırdılar. Oyunun her iki alanında da etkililer ve Charalampopoulos gibi birçok şeyi yapabilen (Yunanların sayı, asist, top çalma istatistiklerinde birinci) solak, şutör ve çok iyi ribaundçu bir 3,5 numaraları var. Onun yanı sıra Mitoglou gibi de sahaya girdiği andan itibaren direkt takıma ribaund katkısı yapan, bizim maç dışında pek iyi oynamasa da 2,15’lik önemli silah Papagiannis’i de unutmamak lazım. Gerçi o kadar iyi oynadıktan sonra Yunan koçun onu son 12 dakika kenarda oturtması da enteresandı biraz. Kısalardan ise Stamatis çok yüzdeli oynamasa da, takıma beklenilen skor katkısını sağladı. Yunanlar elbette turnuvanın madalya için favori takımlarından birisi. Ancak diğer ikinci tur grubuna göre kıyasladığımızda çok daha zor bir grup oldu bizim ve Yunanistan için. İspanya, Sırbistan ve Karadağ’la oynayacaklar. Bütün takımlar 1’er galibiyet taşıdı, yani kimse bir adım bile önde değil. Her şey yeniden başlayacak…

Bosna Hersek açıkçası beni şaşırttı. Gruptan çıkmalarını bekliyordum ancak Türkiye’yi yenip, ikinci sırada çıkmaları sürpriz oldu elbette. Özellikle de önemli oyuncuları Gacic’in yerini Atic çok iyi tamamlamış, Dedovic’le birlikte. Atletik, şutör ve iyi bir uzunluğa sahip olan Edin Atic, turnuvadaki NBA potansiyellerden birisi diyebilirim. İkinci turda işleri biraz daha zor olacak ancak aynı yürekle ve mücadeleyle oynarlarsa, sürpriz yapmak için kesinlikle şansları var.

Bosna maçı dışında Türkiye’de kötü bir şeye rastlamadım. Ancak Bosna maçını baz alırsak, elbette tablo parlak değildi diyebiliriz. Turnuvanın en yetenekli ve en potansiyelli takımıyız. Ev sahibi olmanın avantajını ikinci turda kullanabilirsek, çeyrek finale çıkacağımızdan şüphem yok. Sırasıyla Karadağ, İspanya ve Sırbistan’la zor 3 maç oynayacağız. Bu üç takımda değerli oyunculara sahip olan, tehlikeli takımlar. 2 galibiyet bizi çeyrek finale taşıyacaktır. Özellikle de Karadağ maçı bence çok önemli. İyi başlangıç yaparsak, İspanya’yı da ben bu turnuvada pek iyi görmedim ve açıkçası onları da yeneceğimizi düşünüyorum. Umarım dediğim gibi olur ve Sırbistan maçı da sıralamadaki yerimizi belirler. Bosna maçının önemi, üst tura bir galibiyet daha taşıyabilmekti, ki bu grupta bence 1 galibiyet üstünde olmanız diğer 5 takımın çok önemli bir artı. Sağlık olsun, umarım bunu telafi ederiz bu grupta. Biraz oyunculardan bahsetmek gerekirse;

Grup maçlarında Egemen Güven iyi iş yaptı ancak ribaundlar konusunda ciddi problem yaşıyoruz. Bazı maçlarda Metehan’ın süresini arttırmak iyi bir fikir olabilir, her ne kadar tecrübesiz olsa da oyuna girdiği andan itibaren ribaund katkısı yapan bir oyuncu. Egemen ve Ege, en iyi ribaund alan oyuncularımız maç başına 20’şer dk süre almışlar. Onların kenarda olduğu bölümde özellikle Metehan’ı kullanmak, ribaund sorununu çözebilir. Onun dışında ben hemen hemen her oyuncumuzdan çok iyi katkı aldığımızı düşünüyorum. Ayberk de elbette belki kulüp takımındaki kadar çok oynamıyor ancak oyunda kaldığı yaklaşık 13-15 dakikada atletizmiyle takım adına olumlu şeyler yapabilir. Şu ana kadar çok büyük bir katkısı olmadı, belki de bir sene boyunca Fenerbahçe genç takımında neredeyse 30-35 dk civarı süre aldığı içindir ancak biraz daha kısa sürelerde katkı vermeyi öğrenmeli. Son bir not, Yiğit Arslan hakkında. Kadroya yeni eklenen Yiğit, bence çok iyi katkı yaptı şu ana kadar hem hücumda şut katkısı, hem de savunma ve aynı zamanda top çalma konusunda.

Çek Cumhuriyeti’nde bildiğim Simon Pursl’u ilk defa canlı izleme şansı buldum ve aslında kötü de iş yapmadı. Onun dışında guardları Viktor Pulpan’ı da ben çok beğendim. Belki Euroleague seviyelerinde bir oyuncu olmayacaktır ancak ilerleyen yıllarda Çek milli takımında Satoransky’nin back-up’ı olabilir. Forvetleri David Skranc, izledikten sonra, keşke birkaç cm daha uzun olsa dediğim bir oyuncu. Çok iyi ribaundçu, şutu var ve istikrarlı, açıkçası kariyer gelişimini merakla takip edeceğim. Bakalım Çek Cumhuriyeti A Division’da kalmayı başarabilecek mi?

Sirbistan-Ispanya

D Grubu

Karadağ’dan açıkçası Zoran Nikolic’i iyi tanıyordum, Petar Popovic’i de canlı izlememiş ama duymuştum. Açıkçası turnuva başlarken, tamam belki gruptan çıkarlar ama ne kadar iyi olabilirler dedim kendi kendime. Bu iki yeteneğin yanına benim ve birçok NBA scoutının çok beğendiği Aleksa Ilic’i eklemişler. Turnuvadaki en iyi atletlerden birisi olabilir. Müthiş bir atletizmi var ve bunu oyunun her iki alanında da çok iyi kullanıyor. 32 dakika oyunda kalıyor ortalama ve dolayısıyla yorulduğu için bazı top kayıpları yapabiliyor, bu top kayıplarını da minimize ederse çok daha efektif bir oyuncu olacak. Zoran Nikolic turnuvanın en iyi uzunlarından birisi. Bence Avrupa’da çok iyi bir kariyeri olacaktır, sakatlık gibi durumlar olmazsa (bu sene birkaç ciddi sakatlık geçirdi, kondisyonu da bu turnuvada çok iyi gözükmedi). Çok iyi bir vücuda sahip ve boyalı alanda topla buluştuğunda durdurulması zor bir oyuncu. Popovic ise oyun kurucudan daha çok skorer bir guard olarak çok iyi katkıda bulundu Karadağ’a. %50 saha içi isabetiyle maç başına 21 sayıyla Karadağ’ın şu ana kadar ki iyi performansında önemli pay sahibi. Bakalım ikinci turda da Karadağ etkili performansını sürdürebilecek mi?

Sırbistan da elbette turnuvanın favorisi ancak hemen hemen ilk maçtan son maça kadar üç günde salonda olan ben nasıl oldu bilmiyorum, onları sadece Karadağ maçında biraz izleyebildim. Rusya maçı farka gitmişti, İspanya maçı da keza pek iyi olmadı dün ve Karadağ maçını da çok fazla izleyemedim. İstatistiklerden ve biraz izleyerek anladığım kadarıyla çok büyük gelişme kaydeden Lazarevic’i çok iyi kullanıyorlar ve hemen hemen her oyuncularından ribaund katkısı alıyorlar. Bu grupta biraz daha detaylı izleme şansı bulup, Sırplar hakkında biraz daha uzun yazacağım.

İspanya benim için biraz hayal kırıklığı oldu, aslında Marc Garcia da diyebilirim. İlk 3 maçın ardından hem Garcia, hem de İspanya üst tur için iyi sinyaller vermedi. Oyunlarını değiştirmezseler bu gruptan çıkma şanslarını zor görüyorum. Savunma üzerine oynuyorlar ancak ne onda müthiş iyiler, ne de hücumda turnuvanın en azından sorsanız en iyi 5-6 takımı denilmez. Sima elbette ribaund konusunda takıma katkı veriyor ancak Sırbistan gibi büyük maçta 2 t0p kullanıp, 2 sayı-3 ribaundla çıkacaksa İspanya’nın işi çok zor. Keza bir ara bu jenerasyonun önemli ismi olan Sergi Costa, son 2 yıldır pek fazla gelişme gösteremedi ve biraz aynı kaldı, o yüzden de kadrodan kesik yemiş. Takımda gerçek bir oyun kurucu yok denilebilir, takımın asistlerdeki lideri şutör Francisco Alonso.

Rusya hakkında çok fazla bir şey yazmak istemiyorum. Berbat basketbol oynayan İngiltere bile birkaç oyuncu var diye izlenebiliyor ancak Rusya’yı izlemeye hiç dayanamadım. Zaten Karpenkov dışında, ki o da ne kadar büyük potansiyel tartışılır, izlenecek ve bu jenerasyonda önemli oyuncuları yok. Hem savunmada, hem de hücumda çok kötü bir Rusya izledik turnuva boyunca. Yetenek yok, coaching deseniz berbat… Eminim ki elenmelerine turnuvayı seyreden basketbol severler sevinmiştir.

Halil Can Pelister – twitter.com/HCanPelister

  • Güzel fotoğraflar için sevgili Ahmet Tokyay’a teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler