Giresun da deplasman, İstanbul da…

19 Eylül Spor Salonu evimden çarşıya çıkmak üzere çıktığım her yolculukta karşısından geçtiğim, ilkokul ve ortaokul günlerinde parkelerinde basketbol oynadığım bir salon. O yaşlarda parkelerinde basketbol oynarken de dün akşam saatlerine doğru Yeşilgiresun, Sakarya Belediyespor’u mağlup edip Türkiye Basketbol Ligi biletini alırken de var olan ortak duygu tribünlerdeki coşkuydu.
 
yesil_giresun4
 
Ulaşım epey kolay salona. Şehir merkezinden çıkıp 15-20 dakikalık bir yürüyüşle varabilirsiniz. Giresun, sosyal aktivite anlamında türlü zenginlikler de içermiyor. Ama futbolda süper lig için fındık kabuğunu doldurmayacak kadar umut varken Atatürk Stadyumu full çekerdi. Haftasonları dershanelerin sabah vardiyalı öğrencileri genellikle toplu halde çıkış yaparlardı son derslerden hocalara selam vererek. İçlerinde ben olmazdım, zira mevzu bahis stadyumda veya salonda maç izlemekse üşengeçlikte sınır tanımam ancak toplu kaçışların ortak adresi Atatürk Stadyumu olurdu. Bense en son Sergen’li Eskişehirspor’un Giresun’a geldiği gün o stadyumdaydım ve Türkiye futbol tarihinin en klas oyuncusunun bir maçta attığı iki frikik golünü canlı izlemiştim.

Kerem Tunçeri’nin Beşiktaş Cola Turka’da, Malik Dixon’ın Galatasaray Cafe Crown’da ortalığı birbirine kattığı, All-Star maçında ise topu kafalarda patlattıkları o efsane 2005-06 Beko Basketbol Ligi sezonu maçlarını 37 ekranlık lanet televizyon yerine salondaki büyük televizyonda izlemek için evde gerginlik çıkardığım günler oldu. Ya da NBA maçlarını izlerken ağır fırçalar yedim. Hayatımda yediğim en büyük kazıklardan biri de San Antonio-Cleveland Cavaliers final serisinin dördüncü, yani son maçının ikinci periyodunda kalede elektriklerin kesilmesiydi. (Giresun’da çanak anteni olmayan evlerin televizyonları kalede elektirik kesilirse karıncalanır, görüntü gider.)

Velasılkelam 2005’ten itibaren devamlı Türkiye Basketbol Ligi, Nowitzki-Wade kapışmalı dramatik 2006 NBA Finallerinden bu yana da NBA izler dururum. Kaderin cilvesidir, Giresun’dan İstanbul’a yaptığım beyin göçünü takiben Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, basketbol yatırımlarını açıklamaya başladı. Yücel Platin koç, Alex Gordon lideri oldu o takımın. Giresun’un muhtelif yerlerinde Yeşilgiresun’un 2. lige çıka maçlarıyla ilgili broşürler afişler olurdu ama takmazdım pek. Başka bir şeyle ilgiliydi belki de.

Yatırımların böylesine istikrarlı, kararlı ve inatçı seyredeceğini ise düşünmemiştim. Durumun ciddiyetini, basketbolun Giresun halkı tarafından nasıl hızlı bir kabule mazhar olduğunu anlamam ise uzun sürdü biraz. Sanki yıllardır bunu bekliyordu tüm vatandaş, halbuki o günlere kadar kimsenin aklına hayaline gelmezdi böylesine bir ciddiyet. Hariçten alınmış, temelleri ne zaman atıldığı belli olmayan bir karardı, niyetti. Ya da ben bilmiyorum, her neyse.

Türkiye’de bilgi akışı sağlıklı değildir. Bu ülkenin en büyük spor televizyonu bile basketbol alanında -daha doğrusu kısmen futbol hariç her alanda- hızlı ve kaliteli bilgi akışı sağlamaktan, yeterli ve doyurucu içerik oluşturmaktan yoksundur. Açıp haberleri okuduğunuzda öğrendiğiniz kimin kaç sayı attığından öte değildir. Yorum ile bilgi akışı arasındaki farkı gerektiği ölçüde kavrayamadıkları malum. Dolayısıyla Cedi Osman’ın sakatlık sürecinde ne olduğu hakkında kuş yemi kadar bilgi edinemezken ikinci lige giriş hakkını almış bir takımın içinde olanları öğrenmek ne kadar kolay olabilir ki. Yerel medyayla ilgimin son derece sınırlı olduğunu da düşününce fazladan bir bilgi birikimim olması imkansız.

Futbol kategorisinde şike menşeli şiddetli dalgalanmalar mevcutken basketbol alanında atılan bu adım fazlasıyla mantıklı. Vatandaştan alınan dönüt de bunun ispatı. Yücel Platin hitabet olayını iyi bilen, taraftarla bağ kurabilen bir koç. O da iyi. Ama oyunu oyuncular oynar. Hayranlıkların, sevginin, ilginin, alakanın babası onlaradır. Bu anlamda Alex Gordon ciddi bir lokomotifti Giresun’da. Lafı gediğine oturtmak gerekirse halk kahramanıydı. Lise maçlarında da ilkokul arası okul maçlarında da heyecanı tam gaz yaşayan bir şehirde oyuna olan düşkünlüğün bir kahramana olan sevgiyle birleşmesi salonlardaki coşkuyu da katmerledi, takımın başarısını da, yatırım yapma iştahını da.

İlk sezon, yani 2012-13 sezonu Rasim Başak dışında hiçbir üyesini hatırlamadığım Trabzonspor yarı finali serisinde alınan yenilgilerle bitmişti. Komşu iki Karadeniz şehri arasında yaşanması kaçınılmaz çatışmalar yaşanmıştı elbette ve hiç şaşırtıcı değildi. Trabzonspor’un Yeşilgiresun’u elediği maçın sonunda da Rasim’in taraftara su şişesi atması sonucu olaylar çıkmıştı. İkinci sezon ise Darüşşakafa Doğuş karşısında yine yarı finalde elenmişti bu takım. 2013-14 sezonunda yani.

2013 playoff’larında Yücel Platini, 2014 playoff’larında Burak Bıyıktay vardı takımın başında.

İşin ilginç tarafı hem 2013-14 hem de 2014-15 sezonunun ortalarında koç değiştirdi Yeşilgiresun. Yanlış anlaşılmasın, Yücel Platin gidip Burak Bıyıktay gelmedi. Yücel Platin devamında Altar Tunçkol ve onun istifası sonrası Burak Bıyıktay. Yine de başarılı olmayı başardı Yeşilgiresun. Benim merak ettiğim ve pişmanlık duyduğum mesele ise bu sezonun başlangıcı ve sonu arasındaki farklılığın nedeni ve bu süreci hiç ama hiç takip etmemiş olmam.

Öyle ki sezon başlarında açtığım bir maçta salonda ciddi boşluklar vardı. Belki de ilk defa oluyordu böyle bir şey. İki sene üst üste yaşanan hüsranın ardından böyle bir görüntü heveslerin kaçtığını düşünmem için oldukça geçerli bir bahane sanırım. Öte yandan koç Burak Bıyıktay da gitmişti. Yani bir şeyler ters gidiyordu Yerine Beşiktaş İntegral Forex’ten ayrılmasının kısa bir süre sonrasında Ahmet Kandemir gelmişti. Açık konuşmak gerekirse şartlar neydi, Ahmet Kandemir hangi şartlar altında gelmişti, bilmiyorum.

Ama şunu biliyordum ki en nihayetinde tüm Türkiye’nin tanıdığı bir koçu getirme isteği oluşmuşsa hâlâ bir yukarısı da hedefleniyordur. Bilgi darsa bakış açısı da öyle oluyor. Yine de tahmin ettiğim gibiymiş. Bana kalan ise uzaktan yakından ilgilenmediğim bu tarihi sezon için yaşadığım pişmanlık oldu.

Hatta Fenerbahçe Ülker-Pınar Karşıyaka maçı sonrasında Obradovic’in maç sonu açıklamalarını bulmak için bütün basketbol sitelerini taramasam dün oynanan tarihi maçtan da haberim olmayacaktı. Bu arada Obradovic’in o maç sonrası -yapıp yapmadığını bilmediğim- açıklamalarına hâlâ ulaşabilmiş değilim.

Neyse. Dün salon epey doluydu. Hatta biletler “This Is It turnesi” biletlerini aratmayacak hızla satılmıştı. Son maçların tamamında böyleydi belki de. Dediğim gibi çok tahmin etmemiştim.
 
yesil_giresun2
 
Maç için de düşüncelerim hayli olumluydu. Böylesine bir atmosferden ciddi bir yabancı hegemonyası olmadan herhangi bir yerli oyuncunun, genellersek takımın diş gösterip sivrilme ihtimali olamaz kolay kolay. Sakarya BŞB’de bahsettiğim yabancı hegemonyası 37 sayıyla Hughes’dan geldi, hatta Hadi Özdemir ikilik atış kaçırmadan 8/8’le 17 sayı attı ve beni yanılttı.

Ama özellikle ilk periyot oynanan oyun böyle bir atmosferde her rakibi zorlayacak bir oyundu. Oyunun gerek hızlanması, gerekse soğutulması adına parçalar hayli oturmuş gözüküyordu. Mutlu Demir hemen her sırtı dönük oyununda başarılıydı. Ancak bütün bir maçı böyle oynamak mümkün değil. Jason Kidd’in dediği gibi “Oyun nasıl oynanırsa oynansın amaç belli, hedefe yaklaşmak.” Hedeften kastettiği pota ve amacı potaya yaklaşmak olarak tanımlıyor ancak bir taraftan da Golden State Warriors’dan hallice Yeşilgiresun taraftarlarını ateşlemek, o ateşi de Sakarya BŞB’ye püskürtmek gerek.

Bu noktada ise Tufan Önen ve Yunus Çankaya etkiliydi ilk periyotta. Hızlı hücum fırsatlarına hiç burun kıvırmadı Yeşilgiresun bu bölümde. Üç sayılık atışlardan yüksek yüzdeli isabetler buldu. İlk çeyrekte atılan toplam sayı 26. Taraftar da coştukça coştu haliyle. Mutlu’nun oyunda kaldığı bölümlerde Hughes’ın topla potaya gidişlerinde yaşanan sıkıntı haricinde işler gayet yolundaydı Yeşilgiresun için. Ancak ne olduysa Mutlu Demir ve Tufan’ın beş faulle oyun dışı kalmalarıyla oldu diyebiliriz. Hatta biraz daha öncesinden başladı sıkıntılar. Üçüncü periyotta.

Sorun, türlü dertler sıkıntılar yaşayan takım sporlarımızın ekseriyetinden farklı değil aslında. Zaman geçirmek. Bu lanet olası alışkanlıktan, illetten kurtulmak için ilk taşı atacak olan günahsızı bekliyoruz galiba.

Zaman geçirme adlı zırva mefhumu basketbolda icraata dökmek üzeri örtülemez bir ayıp ortaya çıkardı. Mutlu Demir yok. Yani sete binmiş düşük tempolu, top sirkülasyonundan yoksun oyunları verimli kullanabilecek bir numaralı silah yok. Rakip savunmayı gevşetmek ve boşlukları artmak adına pozisyon alma becerisi ve o günlük sıcak elleriyle Tufan Önen yok.
 
yesil-giresun
 
En güvenilir iki skorer de Patrick Miller ve Smooth Bradley. Bu ikisinden yüksek verim almak, ritimlerini bozmak istemiyorsa oyunu böylesine yavaşlatmaktan vazgeçmek gerekirdi. Zira bu yapılan Sebastian Vettel’in Monaco Grand Prix’inde güvenlik araçlarının kontrolünde geçen süreçte söylediklerinin aynısını yapmak demekti “Bu hızda tekerlerimizi ısındırmamız imkansız. Bu, yüzücülerin ayağına ağırlık bağlamak gibi.”

Patrick Miller’ın bir türlü ritim bulamamsında etkili oldu bu durağanlık. Telaşlı Sakarya BŞB hücumlarının ardından eksik savunmaya karşı elverişli hücum fırsatlarını harcayıp zorlama beşe beş hücumlara başvurmak metaneti ve sıcaklığı oyuncuların aklından da elinden de alır. Yeşilgiresun’un şansı Smooth Bradley’nin can yakan bölümlerde oynadığı basketbolun formasının arkasında yazdığı gibi kusursuz olmasıydı

Soğukkanlı kalmayı ustaca başardı ve doğru zamanda lider olabildi takıma. O anları izlemek Smooth Criminal’ın video klibini izlemekten bile keyifliydi. Uzatmada açılan 10 sayılık farkın da merkezinde o vardı. Böyle bir başarının ardından parkeyi sınırlayan çizgilerin bitişinde başlayan tribünleri dolduran insanları orada tutmak imkansızdı. Durmadılar da zaten, indiler aşağı.

2015-16 sezonunda 7 İstanbul deplasmanı var Yeşilgiresun Belediyespor’un. Bunların kaçı gerçek deplasman olur bilmem. Zira İstanbul’da Yeşilgiresun’a deplasmanı yaşatmak zor iş, fazla sayıda Giresunlu doldurur salonu. O Giresunlulardan biri ben olmam büyük ihtimalle. Ama şurası gerçek ki Yeşilgiresun’la karşılaşacak olan İstanbul takımları için 19 Eylül Spor Salonu gerçek bir deplasman olurken, kendi salonları Yeşilgiresun için hakiki bir deplasman olmayacaktır.

3 YORUMLAR

  1. Geçen sene playoffta takımın başında cengiz karadağ vardı. Yücel hoca geçen senenin sonlarına doğru istifa etti. Altar hocada bu sezonun başında takımı kuran hocadır

    • Düzeltme için teşekkürler. Yazıda da belirttiğim gibi, Yeşilgiresun’u takip etme fırsatı bulamadım uzun süredir ama bu, geçerli bir gerekçe olamaz elbette. Oturup yazı yazıyorsam detaylıca araştırmam gerekirdi. Teşekkürler tekrar.

  2. Ne demek olur boyle seyler asıl boyle bi yazi yazdiginiz icin ben tesekkur ederim. Bu sehrin ve bu takimin daha fazla taninmasi gerekiyor. Anladigim kadariyla sizde Giresunlusunuz takipte kalin 🙂

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler