EuroLeague’de ilk yarı, Fenerbahçe Doğuş ve Anadolu Efes için nasıl geçti? | Köşe yazısı

Her şeyden evvel, Fenerbahçe Doğuş’un hücum planlarının sezonun bu aşamasında, 2016/17’ye oranla çok daha tahmin edilebilir olduğunu ifade etmek gerek. Kağıt üstündeki iki temel yaratıcısının, Sloukas ve Wanamaker, istikrarsız oyunu, sarı lacivertlilerin rakip yarı alandaki yetilerini kısıtlarken her iki oyuncunun da birlikte iyi oynadıkları aralıkları yakalamanın hücum ritmi açısından, şimdilik, en çıkar yol olduğu kanısındayım. (Dokuzuncu hafta itibarıyla Sloukas-Wanamaker ikilisi, Fenerbahçe Doğuş’un net verimlilik puanı ortalaması en yüksek saha içi ikilisiydi) Sarı lacivertli ekibin, parkede çift oyun kurucu ile yer almadığında ters eşleşme yakalayamadan verimli hücum etme şansı oldukça az. Çift oyun kurucu ile oynandığında da ters eşleşme avantajına mecbur kaldığı dönemler oldu Fenerbahçe Doğuş’un zira Sloukas ve Wanamaker’ın 15 haftalık süreçteki form durumları, bir süre sonra hücumdaki top paylaşımını içinden çıkılmaz bir hale getirdi.

İki temel yaratıcısı kötü durumda olan bir takımın, forvetleri de ağır ve seti yaratmaktan ziyade bitirmeyi becerebilen oyuncular olunca sık sık, post-up üstü topsuz oyuncuya perdeleme gelmesi ve bunun üzerinden bir yaratım beklenmesi kaçınılmaz hale geliyor. Söz konusu problemi pratikte aşmanın en kolay yolu, tepe ikili oyunları neticesinde bir üretim beklemektir ancak Kostas Sloukas’ın kırılma anlarındaki yanlış tercihleri, Bradley Wanamaker’ın bu aksiyonlarda daha çok bire bir hücumu tercih etmesi, Bobby Dixon’ın da fiziksel olarak henüz istenilen seviyede olmaması, bu çözüm yolunu da bertaraf ediyor.

Studio Kalopsia (@studiokalopsia)
Studio Kalopsia (@studiokalopsia)

Peki, hücumda bu denli ciddi problemleri olan Fenerbahçe Doğuş, dokuz galibiyeti nasıl elde etti? Cevap çok basit. Bünyesinde barındırdığı tüm problemlere karşın temel oyun prensipleri sarı lacivertlilerden daha üst düzeyde kurgulanmış takım sayısı oldukça az. Bu kurguya sahip olan takımlardan Olympiacos ve Zalgiris Kaunas ise hatırlayacağınız üzere Ataşehir’den galibiyetle dönmeyi başarmıştı. Hücum setinin herhangi bir anında, fiziksel olarak büyük bir takım olmanın avantajını ters eşleşmeler ile kullanmaya çalışan Fenerbahçe Doğuş, belirli bir seviyeye kadar bundan fayda elde etmeyi başardı ancak bir süre sonra tahmin edilebilirlik düzeyiniz, oyun işleyişinizin önüne set çekmeye başlayabiliyor.

Söz konusu tahmin edilebilirlik düzeyi, büyük bir kusur ancak bu kusuru kapatıp, hatta kusuru, parıltıya dönüştürmenin en temel yolu da oyun yaratıcıları üzerinden birkaç değişiklik yapmakta yatıyor bana kalırsa. Andre Gide’nin Kalpazanlar adlı eserinde, La Rochefoucauld imzasıyla aktarılan bir notu alıntılayalım: “Öyle kusurlar vardır ki, iyi kullanıldılar mı, erdemden daha fazla parlarlar.”

Zeljko Obradovic’in kendi ifadesiyle hücumda alanı iyi paylaşamayan sarı lacivertliler için aksiyonun savunma tarafı, hücum tarafına göre onarılmaya daha yakın. Müthiş bir sezon geçiren Jan Vesely’nin bençte olduğu bölümlerde merkezi kapatmakta oldukça zorlanan Fenerbahçe Doğuş için Nikola Kalinic’in takıma katılımı fazlasıyla önem teşkil ediyor. Sırp oyuncudan sağlıklı bir biçimde faydalanabilen son şampiyon demek, hücumda ters eşleşmeleri çok daha kolay işleyebilen, Nicolo Melli’yi ters eşleşmeler için tanımlanan rolden çıkaran ve alan açmak için kullanabilen ve belki de en mühimi, Jan Vesely’nin olmadığı bölümlerde takımı uzatarak merkezi kapatmanın yolunu bir şekilde bulmak demek.

Obradovic’in ekibi ile ilgili naçizane son yorumum ise zihinsel kırılganlık hakkında… Tecrübeli çalıştırıcının son iki basın toplantısında (Real Madrid ve Beşiktaş Sompo Japan maçları sonrası) altını çizdiği üzere sarı lacivertliler, baskı altında kaldığında hata yapmaya ve kontrolden çıkmaya oldukça meyilli bir takım. Oyun içerisinde performans bazlı iniş çıkışlar yaşanmasının en büyük sebebi, hatta çift hanelerde farkla öne geçilen bazı maçların kaybedilmesinin de temel nedenlerinden biri, söz konusu zihinsel kırgınlık. Şimdilik, bunun Şubat ayından itibaren değişeceğini düşünüyorum, rakibi karşısında geri adım atmayan, kendi oyun algısını dikte edebilmek için savaşan bir Fenerbahçe Doğuş izleyemedik. Vazgeçmek, bu takımın kimliğine yerleşmemeli…

Öne çıkan istatistikler

  1. Fenerbahçe Doğuş, Türk Hava Yolları EuroLeague’in ilk 15 haftasında rakiplerine en düşük yüzdeyle üç sayı şansı tanıyan takım. (33.63%)
  2. Fenerbahçe Doğuş, CSKA Moskova ve Real Madrid’in ardından ligin Net True Shooting* değeri en yüksek takımı. (4.26%)
  3. Fenerbahçe Doğuş, ortalama 18.7 saniye ile EuroLeague’in en yavaş hücum eden takımı. Sarı lacivertliler ayrıca rakiplerine 19.0 saniyede hücum etme şansı tanıyarak bu alanda da ilk sırada.
  4. Fenerbahçe Doğuş, ilk 15 hafta sonunda skor üretiminin 64.61%’ini asist üzerinden bularak EuroLeague ortalaması olan 60.70%’in üzerinde yer aldı.
  5. Fenerbahçe Doğuş, 8.7 net rating** ile bu alanda organizasyonda ikinci sırada yer alıyor. Lider ise 14.3 net rating ile CSKA Moskova.

*True Shooting: Oyuncunun ürettiği toplam sayı/(2*(oyuncunun denediği toplam atış sayısı+(.44*oyuncunun denediği toplam serbest atış sayısı)))

-Net True Shooting değeri ise rakibin değerinden hesaplamak istenilen takımın değeri çıkarılarak elde edilir.

**Net Rating: (Hücum Rating-Savunma Rating)

Fenerbahçe Doğuş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler