Bu Barcelona o Barcelona değil

Playoff ilk maçında Olympiakos’u 73-57 mağlup ettiğinde bu galibiyet Barcelona’nın Euroleague’de arka arkaya aldığı dokuzuncu evinde ise sekizinci galibiyet olmuştu. Form düzeyi bu düzeydeyken üst üste 3 maç kaybetmiş olmanın analizinde oyunculara özel bir yer açmak mutlaka gerekir. Zira aradaki bütçe farkı böylesine fazlayken seriyi kaybetmek koçun sorumluluğunda olsa da bu seriyi son maça taşıyamama ve üst üste 3 mağlubiyet almanın faturasını oyunculara kesmek gerekir muhakkak.

Ama yazıyı bu istikamette sürdürmek şüphe yok ki Giannis Sfairopoulos, Vassilis Spanoulis, Georgios Printezis ve onların özelinde tüm takıma büyük haksızlık olur. Öyle ki ortada Barcelona’yı dört bir taraftan kuşatan bir koç ve kusursuz performanslar sergileyen iki oyuncu vardı. 4 maç sonunda playoff atmosferini kaldırabildiğine dair kuvvetli emareleri özellikle bu iki oyuncu ve Navarro’dan gördük sadece. İşin içine teknik detaylar ve Sfairopoulos’ın başarısı eklenince 2-1’lik bu fark çok daha dramatik bir şekilde gösterdi kendini sahada.
 
brad-oleson-fc-barcelona-eb14-61735
 
Serinin gidişatı Barcelona merkezli değerlendirilmeli. Özellikle bazı kıstasların bu anlamda belirleyici olduğuna şüphe yok. Brad Oleson’ın ilk maçta yaşadığı sakatlık ve bu sakatlığın üzerinde gösterdiği etki, Justin Doelmann’ın TOP 16’nın son iki maçını kaçırmasına neden olan sakatlığının ardından nasıl dönüş yapacağı ve Huertas-Satoransky arasındaki rotasyonun Pasqual tarafından ne şekilde ayarlanacağı bu kıstaslardan önemlileri. Ancak temeli değil.

Asıl belirleyici Barcelona’nın sezon genelinde oynadığı oyunun merkezine Ante Tomic’i koyarken playoff atmosferinde bu stratejinin yerini Navarro merkezli bir plana bırakıp bırakmadığı? Açık konuşmak gerekirse Pasqual’in bu tehlikeye karşı sezon başından itibaren önlem aldığını gördük. Zira sürekli sakatlanma riski taşıyan Navarro üzerinden bir hücum planı kurgulamak güvenilir bir tercih olmaz. Aynı şekilde, hâla hücumları kusursuz yönlendiriyor olması, yedinci maçında dahil olduğu TOP 16 periyodunda yüksek katkı vermesi, her şeyin ötesinde sahip olduğu itibar ve imaj onu Tomic’le birlikte hücumun en önemli iki ayağından biri yapacaktı şüphesiz.

Böyle bir durum zarar verici değil elbet, olamaz da. Ancak Navarro’nun oyunun merkezi halini alması sezonun ilk maçından itibaren Pasqual’in kurguladığı düzenin dışlanması anlamına gelir ki playoff’da zaruri olarak değişen planla Olympiakos’u elemek kat kat zorlaşır.

Serinin zor geçen ikinci maçıyla birlikte sahada gördüğümüz Barcelona hücumlarında olup biten her aksiyonda Navarro’nun kuvvetli varlığıydı. Yani Tomic temelinde işleyen düzen allak bullak olmuş ve panik düğmesine basılmıştı. Fakat bu sonucu salt playoff atmosferiyle ilişkilendirmek de hatalı bir sonuca varmaya neden olur.Zira Tomic’in üzerinden kurgulanan oyunun çok yüksek verim vermesinin en önemli nedeni Barcelona’nın sahip olduğu 4 numaralar, özellikle Doelmann.
 
Justin Doellman
 
Doelmann’ın Barcelona’ya kattığı anlamı Tomic’e sağladığı ortamın konforuyla ilişkilendirmek gerekir. Hemen her hücumda bıkmadan usanmadan boş şut pozisyonunu hareketli olarak arayan, hücumun gidişatına göre kusursuz pozisyon alma kabiliyetini haiz bir oyuncu Doelmann. Böyle bir dört numarayla eşleşmek rakip dört numaralar adına Tomic’i pozisyon icabı unutmak demek olabiliyor. Öyle ki Doelmann’ın hücumlarda aldığı pozisyon sıklıkla Tomic’in pas açısı oluyor. Pas yeteneği kusursuz bir pivot Tomic, Doelmann da ritmini bulduğunda harika bir şutör. Bu, rakip savunmaları fazlasıyla kararsız bırakacak bir kombinasyon. Barcelona hücumlarını işlevsel kılan faktörlerin merkezinde bu kombinasyon yatıyor.

Öte yandan Tomic’i oyunun merkezi haline getiren önemli meziyetlerinden biri de paslarını sadece sırtı dönük servisler şeklinde değil yüksek post’tan potaya yüzü dönük şekilde de veriyor olması. Özellikle yüksek post civarlarında topu eline aldığı andan itibaren Oleson ve Navarro’nun topsuz hareketleri ve bu hareketler sırasında gerek Satoransky’den gerek Doelmann’dan gelen perdeler opsiyon sayısını arttırıyor. O da doğru servisi yüksek oranda gerçekleştiriyor..

Peki Barcelona’yı Olympiakos karşısında çaresiz düşüren ve üç maçı arka arkaya kaybetmesine neden olan ne? Çok net: Belirttiğim gibi, Barcelona hücumu TOP 16 ve sezon genelinde kurgulandığı planın fazlasıyla dışına çıkarıldı Olympiakos tarafından.

Sfairopoulos, ikinci maçta Darden’ı ilk beş başlatarak bazı mesajları vermişti. Özellikle Doelmann’ın sakatlıktan iyi dönmemesi, Oleson’ın ilk maçta sakatlanması, ikinci maçı kaçırıp son iki maçta ritimden uzak kalması Barcelona’nın elini zayıflattı. Olympiakos’un da Barcelona’nın bu durumu karşısında fazla acımasız olduğunu söylemek mümkün. Bu acımasızlık savunmacıları atletizm üzerinden kurgulamalarıyla yakından alakalı.
 
Sfairopoulos
 
Othello Hunter’ın sağlıklı ve güçlü olması, yanına Bryant Dunston, (üçüncü maçla birlikte) Brent Petway, Darden, Mantzaris gibi çabuk ve savunmaya kendini adayabilen oyuncuları ekleyince ortaya çıkan tablo Barcelona açısından hayli iç karartıcı. Tomic topu eline aldığı anda ikili sıkıştırılıyor, açıları kapanıyor ve sürekli sert temaslarla rahatsız ediliyor, bulduğu kanalları kullansa bile anında yetişiyor Olympiakos kısaları. Yüksek atletizm ve çabukluk düzeyiyle de ilgili bu.

Barcelona’nın 4 numaradan verim sağlayamaması ve Oleson’ın formsuzluğu Olympiakos savunmasının odağını Barcelona’nın oyun beynine, yani Tomic eksenine odaklaması ve ardı ardına sert darbeler indirmesini sağladı. Barcelona’nın hücum çemberi ciddi anlamda daraldı ve oyun Navarro merkezli oynanmaya başladı. Yan planlar ne kadar tehditkar olursa olsun rakibini ana planından koparmış bir Olympiakos kadar tehlikeli bir rakip kolay bulunmaz.

Üçüncü maçın son periyodunda olduğu gibi, Barcelona düzeyindeki takıma bir çeyrekte sadece 1 saha içi isabet buldurabilecek kadar zorlayıcı bir savunma Olympiakos’unki. Sahanın hemen her yerinde baskı ve ikili savunmalar var. Topu buradan çıkardığında da uygun fırsat bulunamıyor. Olympiakos işi böylesine can sıkıcı bir noktaya getirebiliyor işte. Barcelona’nın yapamadığı bu savunmayı seri paslar ve sonuç getiren topsuz koşularla esnetememek oldu.

Şartlar buyken ve amaç Olympiakos savunmasını gevşetmek iken Marcelinho Huertas’ın playoff’u 14.5 dakika ortalamasıyla oynamış olmasına değinmek gerekebilir. İlk turda oynadığı 10 karşılaşmada 26.1, TOP 16’da ise 21 dakika ortalamalarıyla oynadı. Kariyerini Barcelona düzeyine çıkarmış ve orada kalıcı olmayı başarmış bir oyuncu, 20 yaşındaki genç bir oyuncuya sürelerini bu süratle kaptırıyorsa burada belirleyici olan genç oyuncunun performansı olamaz.
 
tomas-satoransky-fc-barcelona-eb14
 
Şüphe yok, Satoransky aldığı her sürenin hakkını veriyor. Anlamsız Hezonja ilgisi karşısında yükselen yıldız o oldu. Olympiakos karşısında pek kullanmasa da post-up üzerinden oyunu harika yönlendirebiliyor ve boy avantajı sahayı rahat görebilmesi adına avantaj sağlıyor, playoff’u da gayet iyi oynadı. 4 maçta %41’le 7 üçlük atması bile ne kadar iyi bir playoff geçirdiğini gösterir. Ancak Huertas’ı kullanmayı zorunlu kılan bir seride 14.1 dakika süre almış olması Barcelona’dan ayrılacağını gösterir ancak sahadaki görüntüsü bu seneyi de kafasında bitirdiğini işaret ediyordu. Öte yandan 3-1’lik seri sonrası Huertas mevzusuyla ilgili oyuncuya yöneltilen eleştiriler Pasqual’i hiçbir şekilde aklamaz. Her Barcelona taraftarının Pasqual’in Huertas’a karşı takındığı tutumu başarısızlıkla ilişkilendirmeye hakkı olacaktır.

Seriye dönelim ve Pasqual’in ikinci maç sonunda söylediklerine bakalım. Zira tüm seriyi anlatıyordu bu demeç.

“Olympiakos bizden çok daha iyiydi ve fiziksel kaliteleri ve yüksek temas düzeyleriyle bizi oyunun dışında tuttular. Topa yüksek baskı getirdiler ve oyuncularımızın çoğunu yardımla savundular. Topu dolaştıramadık, sadece 7 asist yapmış olmak bizim için korkunç bir şey. Maçı ilk yarıda kopardılar ve biz de ihtiyacımız olan fiziksel ve mental dengeyi sağlayamadık.”

Olympiakos’u sadece savunma yönünden övmek de yeterli değil elbet. Hücumda ilk maçta Spanoulis üzerindeki yoğun baskıya bir çözüm üretemedi Olympiakos. Devamında ise böyle bir sorundan bahsetmek imkansız. Özellikle Printezis’in Barcelona’nın dört numaralarına karşı dört gömlek yukarıda performans vermesi hücum düzenini çok daha yıkıcı bir hale getirdi.

Spanoulis de Barcelona’nın kendisine yardım getirerek savunmasını skora giden pasın çıkış noktası olarak cezalandırdı. Başında sıklıkla Oleson vardı ancak aynı sıklıkla yardımlar da geliyordu. Spanoulis hemen her hücumda Barcelona savunmasını üstüne çekip zayıf bölge oluşturdu rakip savunmada. Bu zayıflıkların üzerine sadece asist yaparak gitmedi. Aynı zamanda asiste giden yolu açan hep o oldu. Printezis’in -kusursuz değerlendirdiği gerçeğini atlamadan- boyalı alanda uygun skor imkanları bulabilme kabiliyetinin böylesine kıymetli hale gelmesinde de Spanoulis’in odağı üzerine çekmesinin payı büyük.

Usta işi bir seri oynadı Spanoulis. Bu kadar gösterişsiz oynamayı başarırken, hatta bazen istatistik kağıdında bu kadar yüksek rakamları görmek şaşırtıcı olurken herkesin işini bu kadar kolaylaştırıyor olması fark kaç olursa olsun Olympiakos’un maçlardan kopmamasının en önemli nedeni şüphesiz. Euroleague tarihinin en çok sayı atan ikinci oyuncusu. Bu alanda zirvede oturan Navarro’nun kariyerinin ve bireysel olarak bulunduğu düzeyin eşsiz olduğunu söylemek fazlasıyla mümkün -ki bence öyle- ancak 2015 Euroleague playoff döneminin en iyisi tartışmasız Spanoulis oldu.

O halde yazıyı Spanoulis’in dördüncü maç sonrası yaptığı açıklamalarla bitirmek gerekir:

“Final Four’a katılmayı hakettiğimizi düşünüyor ve orada oynayıp mümkün olan en iyi sonucu elde etmek için savaşmayı dört gözle bekliyorum. Sadece bir maçta değil, bir seride de her takımı yenebileceğimizi kanıtladık.Bizim için dönüm noktası ilk maçı kaybediş şeklimizdi. Kötü performansımız nedeniyle çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık ve bu yenilgi egomuzu yaraladı. Barcelona harika bir takım ve onları üç kez üst üste yenmek için çok güçlü olmalısınız.Yunanistan’daki ekonomik kriz ve kıyaslandığımız diğer takımlarla aramızdaki bütçe farkına rağmen Olympiakos hâla burada. Rolleri belirgin ve birbirini çok seven birleşmiş bir grubuz. Bu gece bazı önemli şutlar ve harika savunmayla çoğu zaman geriden geldiğimiz heyecan verici bir maç oldu. Tüm zamanlarda Euroleague’in en skorer ikinci oyuncusu olmamla ilgili koçlarıma ve takım arkadaşlarıma şutları kullanma noktasında bana her zaman güvendikleri için müteşekkirim.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler