Belgrad şehrinin basketbolla harmanlanmış şahane hikayesi – #F4GLORY

Yazı: Vladimir Pajic, SportsNetwork

Çeviri: Begüm Ünal, TrendBasket


Basketbol Belgrad’ın geleneğidir. Ve bu yaklaşık 100 yıldır devam eden bir gelenektir. Belgrad’a basketbol topu “King Petar” ilkokulu ile ilk kez geldiğinde sene 1923’tü.

Bu okul Saborna Kilisesi’nin yanında, Konak knot Ljubica Patrikhanesi’nin yanı başında, aynı zamanda Belgrad’ın en meşhur yeri Kalemegdan ve Kalemegdan Kalesi’nin oradaydı. Sayısız savaş ve işgallere maruz kalmış kalenin antik duvarları arkasındaki ilk sahalarda basketbolcular çıkmaya başlamıştı. Fakat asıl ivme İkinci Dünya Savaşı sonrasında kazanıldı. Bu dönemde birbirinin yani başına Kızılyıldz ve Partizan takımları kuruldu.

İşte Sırbistan’da modern basketbolun temelleri burada atıldı ve hem Sırp hem de Yugoslav basketbol okullarının kurucu babaları Borislav Stankovic, Aleksandar Nikolic, Nebojsa Popovic ve Radomir Saper oldular.

Oyuncu, koç, kulüp ve milli takım calışanlarından her biri basketbolun şöhretini yücelttiler. Ve basketbol böylece takma ismi “Kalish” olan kalenin orada doğdu. Savaş yılları sonrasında Kızılyıldız takımı ligi domine ederek 10 yıl peş peşe şampiyon olmayı başardı. Bu rekor 21. yüzyıla kadar korundu. Ligin ilk yılları toprak kortta oynandığından bazı taraftarlarca “tenis” ya da “Roland Garros şampiyonlukları” olarak dillendiriliyor.

Tabii ki Belgrad’in tek basketbol takımları Partizan ve Kızılyıldız değillerdi. Kızılyıldız’ın egemenlik yıllarının ardından 1958, 1960, 1963 ve 1964’teki şampiyonluklarıyla OKK Belgrad ön plana çıktı. Bu dönemin öne çıkan ismi Radivoj Korac olurken efsane isim bugün de Avrupa basketbolunda rekorları elinde bulunduran bir konumda. Korac Belgrad’da hem bir ikon hem de bir yıldızdı. Elektrik mühendisliği okuyan Korac, oynadığı dönemde Kızılyıldız’dan gelen teklifi ise geri çevirdi. Basketbol dışında müzik, tiyatro ve edebiyata da ilgisi olduğu biliniyordu. Beatles’ın Belgrad’daki ilk konserinin onun adına verildiğine inanılıyor.

Altmışlı yılların sonunda basketbol kendi modern arenasına Yeni Belgrad’daki spor salonuyla kavuşmuştu. Bugün bu salon Ranko Žeravica’nın, Sırp ve Yugoslav basketbolunun bir başka devinin adıyla anılıyor ki bu da basketbolun şehrimiz için ne denli önemli olduğunun bir diğer göstergesi.

Yugoslav Milli Takımı 1961’deki Avrupa Şampiyonası’nda ilk gümüş madalyasını kazandı ve ilk altını için dokuz yıl daha, 1970 Dünya Şampiyonası’na değin beklemesi gerekecekti. Maviler (Yugoslav Milli Takımı’nın lakabı) o zamanlar dünyanın zirvesindeydi ve aynı zamanda Belgrad bir başka basketbol merkezine sahip oldu: Kızıl Haç. Bu semt, Belgrad’ın KK Radnicki’nin maçlarını oynadığı bölümünde yer alıyor.

Efsane Duda Ivković’in ağabeyi Slobodan “Piva” Ivković’in başında bulunduğu ve Srećko Jarić’in oynadığı o takım 1973’te Yugoslavya şampiyonu oldu. Kızıl Haç’taki “Romans” bir dönem modaydı fakat bir süre sonra bir başka Belgradlı dünyayı fethetmeye başlamak üzere ortaya çıkmıştı. Zoran “Moka” Slavnic, Belgrad playboyunun en meşhur örneğiydi. Milli takımla kelimenin tam anlamıyla kazanabileceği her şeyi kazandı ve o, milli takımda dönen “şakanın” en meşhur örneğiydi. Koç Gomelsky, efsaneye göre Moka’yı “gözetlemek” için bir maça gelir ancak maçta defterini boş bırakır; zira Moka’nın sahadaki oyunu okullarda öğretilmemiş ve tarif edilemezdir.

Belgrad, Sırbistan ve Yugoslavya “tapınaklarını” EuroBasket 1975 için inşa etti. İnşasının 43 yıl sonrasında, veya o günden bugüne, “Pionir” Belgrad’da basketbolla eş anlamlıdır. Bu salon bugün resmi olarak Željko Obradović’in akıl hocası ve koçluk izi ülkedeki ve ülke dışındaki tüm antrenörler tarafından tanınan bir adamın, Aleksandar Nikolić’in adını taşıyor.

Belgrad 1992’de Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazandı; savaşların başlamış olduğu ve Partizan’ın maçlarını olarak İspanya’da oynamak zorunda kaldığı bir zamanda. Bir maç Belgrad’da oynanmıştı ve insanlar oyuncularını izlemek için tam anlamıyla birbirlerinin omzuna çıkmıştı.

Pionir birkaç kez genişletildi lakin EuroLeague’in yaptırımların feshedilmesinden bu yana Belgrad’da bulunmasından dolayı oldukça küçük bir hale geldi. 2004’ten bu yana en büyük maçlar arenada  oynanıyor. Şu anda “Stark Arena” adını alan bu salon 1994 Dünya Şampiyonası için inşa edilmeye başlandı fakat mesken hakkı yaptırımlardan ötürü Belgrad’dan alındı. 2009’da Partizan 22,567 izleyiciyi bir araya getirdiğinde, seyirci sayısı salon rekoru oldu. Kızılyıldız beş yıl sonra oynadığı EuroCup çeyrek final maçının 24,232 kişi tarafından izlendiğini açıkladı.

1961, 1975 ve 2005’te olmak üzere üç Avrupa Şampiyonası Belgrad’da düzenlendi. Arena’nın inşaasından evvel Belgrad Sergi ve Ticaret Merkezi’nde müthiş maçlar oynandı. Sırbistan Federasyonu’nun genel merkezi de ayrıca Belgrad’da ve basketbol ayağı erkek ve kadınlarda tüm yaş kategorilerine ev sahipliği yapıyor.

Partizan ve üç yıl önce siyah beyazlıların on yıldan fazla süren dominasyonu kıran Kızılyıldız rekabetinde son üç yıldır dominant taraf kırmızı-beyaz. Popüler olarak bilindiği şekilyle “ebedi” rekabet Sırbistan’ın temel sportif ve turistik cazibe merkezlerinden birine dönüştü. Derbi, her ne kadar kesatlaştığı birkaç dönem olsa da bu şehrin basketbolu ne kadar çok sevdiğinin bir diğer göstergesidir.

Belgrad basketbola birçok devasa isim kazandırdı. Sırbistan Milli Takımı’nın şimdiki antrenörü Sasa Djordjevic, Belgrad basketbolunun en iyi temsilcisi ve onun cazibesi ve ruhu her şeydi! Oyuncu olarak 2005’te oynadığı son maçı Avrupa basketboluyla ilgili herkesi önceki on yıllara götürdü. “Sale National” olarak anılan bir oyuncunun vedasında hem sahada hem de tribünlerde hüngür hüngür ağlayan insanların sayısı hiç de az değildi.

Milli takımın tüm harika kupaları Belgrad sokaklarında ve meydanlarında kutlandı. Bunların en büyüklerinden biri, 2002’deki Dünya şampiyonluğu veya yaptırımların kalkmasından sonra gelen favori başarıları olan 1995 Avrupa şampiyonluğu, bu şampiyonluklar sokaklarda yüz bin kişiyi topladı.

NBA sahalarındaki Belgrad cazibesi şimdi Bogdan Bogdanovic ve Nemanja Bjelica’ya sıçradı.

Sadece oyuncuları değil, ayrıca koçları da eğitiyorlardı; onlar bizim değerli spor misafirlerimiz. Savaşın ardından Rađa ve Kukoč’u da alkışladılar, Kızılyıldız taraftarları Djordjevic’in muhteşem Partizan’ını alkışladı. Dirk Nowitzki otobiyografisinde kariyerindeki favori anlarından biri olarak 2005 EuroBasket finalinde bitimden bir dakika evvel sahayı terk ettiğinde yirmi bin kişinin onu ayakta alkışladığı anı gösterir.

Şimdi Final Four’a gelen herkes de alkışlanacaktır çünkü Belgrad bir basketbol şehridir ve basketbolun şehridir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler